I Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • ITRA'

    Bir kimseyi mübalağa ile medhetmek. En güzel şekilde sena etmek.
  • ITRAB

    (Tarab. dan) şevke getirme, keyiflendirme.
  • ITRAD

    Bir kimseyle birlikte bahse girişme.
  • ITRAH

    (Tarh. dan) Çıkarma, tarhetme, dışarı atma.
  • ITRAK

    Sükût etmek, susmak. Gözünü yere dikip bakıp durmak.
  • ITRAR

    Kandırmak, igra.
  • ITRET

    Zürriyet. Nesil. Ehl-i beyt. * Gerdanlık. * Güzel kokulu şey.
  • ITRÎ

    Itra mensub, ıtır gibi kokan. * Müzik ilminde bir üstaddır. Asıl adı Mustafa'dır. Bayramlarda okunan tekbirin ilâhi ve kuvvetli bestesi onundur. Bestelere âid Segâh, Ayin-i Şerif gibi 25 eseri olduğu söylenir. Osmanlı padişahı IV. Mehmed'in nedimlik ve esirler kethüdalığında bulunmuştur. Vefatı Mi: 1711'dir. İstanbul'ludur. * Tezhib ıstılahlarındandır. Bir cins yaprak şekli. Bu şekil ıtr yaprağına benzediği için bu ismi almıştır.
  • ITRİF

    Habis, hilekâr, kötü, pis.
  • ITRÎH

    Devenin hörgücü.
  • ITRÎS

    Hiddetli, cebbar kimse. * Kuvvetli, dayanıklı deve.
  • ITRİYYAT

    (Itr. C.) Güzel kokulu yağ, esans gibi maddeler.
  • ITRİYYE

    Erişte aşı.
  • ITRNAK

    f. Güzel ve hoş kokulu.
  • ITTILA

    Kokulu şeyler sürünme.
  • ITTILA'

    (Tulu. dan) Haberli olmak. Öğrenmek. Haberi, malumatı bulunma. * Yukarıdan aşağı bakmak.
  • ITTILAAT

    (Ittılâ'. C.) Bilmeler, ıttılâlar, öğrenmeler, haberli olmalar.
  • ITTILAK

    İnşirahlı olma, ferahlı ve sevinçli olma.
  • ITTIRAD

    İntizamlı, uygun şekilde. Saat gibi intizamlı hareket. Sıra ile birbirini takib eden. Ritmik.
  • ITVAL

    Uzatmak. Uzatılmak.
  • ITYA'

    Avdet etmek, dönmek.
  • IVAZ

    (Bak: İvaz)
  • IVEC

    (Bak: İvec)
  • IYADET

    Hastayı ziyaret edip hatırını sormak, gidip görmek.
  • IYADETEN

    Hastaya hatır sorarak.
  • IYAF

    Gönül dönmek. * Mütereddit olmak, kararsızlık, tereddüt etmek. * Tiksinmek, iğrenmek.
  • IYAL

    Fık : Bir adamın üzerine nafakasını vermek vacip olan, kendilerini geçindirdiği kimseler.
  • IYALULLAH

    Halk, insanlar.
  • IYAN

    (Bak: Ayân)
  • IYAZ

    Sığınma. İltica.
  • IYAZEN

    Sığınarak.
  • IYD

    (Bak: Îd)
  • IYŞ

    (Bak: Îş)
  • IZ

    (C.: Uzuz-A'zâz) Çok zekâlı kötü adam. * Dikenli ağaçların küçüğü.
  • IZA

    Nasihat, öğüt, vaaz.
  • IZAA

    Bir şeyi zâyi etmek. Zâyi olmak. Kaybetmek. Mahvetmek, mahvedilmek.
  • IZAET

    Parlatmak. Işıtmak. Işıklı olmak. Aydınlık etmek.
  • IZ'AF

    Bir şeyin üstüne bir misli koyma. * Zayıflama.
  • IZAHET

    (C.: Izât) Dikenli büyük ağaç. * Yalan, sihir, bühtan.
  • IZAM

    (Bak: İzâm)
  • IZAT

    (C.: Izât) Nasihat, öğüt.
  • IZAT

    Yalan. Sihir. Bühtan. * Dikenli büyük ağaç.
  • IZAZ

    Berk muhkem yer.
  • IZAZAT

    Noksanlık.
  • IZBANDUT

    Eskiden Rum korsanlarına verilen addır. * Haydut, yolkesen, şaki, eşkiya. * İri vücutlu, korkunç.
  • IZCA'

    Yırtma. * Yatarken vücudun yan tarafı üzerine yatma.
  • IZFAR

    Biri tarafından tırnaklanma. Bir kimseyi tırnaklama.
  • IZÎN

    (İze. C.) Her biri bir fırkaya mensub. Parça parça, fırka fırka. Müteferrik hâlde.
  • IZK

    (C. Azâk) Hurma salkımı.
  • IZLAK

    Süçtürüp kaydırma.