M Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • MURD

    f. Mersin ağacı.
  • MURDAR

    f. Pis. Kirli. Mülevves. Temiz olmayan. * İslâmiyetin gösterdiği kaidelere uygun olmıyarak kesilmiş hayvan.
  • MURDİA

    Süt emziren. Süt anası.
  • MU'REB

    Gr: Sonu her çeşit harekeyi alabilir olan. Mebni olmayan. İrablanmış. Sonu harekelenmiş olan kelime.
  • MU'RİB

    İzhar edici, izhar eden, gösteren.
  • MURİS

    Getiren. Veren. Kazandıran. * Fık: Miras bırakan.
  • MU'RİZ

    İ'raz eden. Yüz çeviren. Başka tarafa dönen. Ta'riz eden. Dokunaklı konuşan.
  • MURTABİT

    Bağlı. İrtibatlı. Birbirine bitişik. Ekli.
  • MURTAD

    (Bak: Mürted)
  • MURTAZ

    Alıştırılmış, tâlimli hayvan.
  • MURTAZI'

    (Rızâ. dan) Süt emen, irtiza eden.
  • MURTEZA

    Beğenilmiş. Seçilmiş. Makbul. Rağbet gören. Beğenilen. * Hz. Ali'nin (R.A.) bir lâkabı.
  • MURZI'

    (Rızâ. dan) Çocuk emziren.
  • MURZİA

    (Rızâ. dan) Çocuğa süt emziren. Meme veren. Sütnine. Bebeğe süt vermek üzere para ile tutulmuş kadın.
  • MUS

    Bıçak.
  • MUSA

    Vasiyet olunan mal. * Menfaat.
  • MUSA

    Beni İsrâil peygamberlerinden Hz. Musa'nın (A.S.) ismi. Dört büyük kitaptan birisi olan Tevrat, vahiy yoluyla kendisine gelmiştir. Yahudilerin en büyük peygamberidir. Şeriatı, İsa'ya (A.S.) kadar devam etti. Yusuf'un (A.S.) soyundan Yuşa nâmındaki peygamberi yerine tâyin ederek vefat etmiştir. Mısır firavununa karşı mücadele etti. Harun (A.S.) kardeşi ve kendi veziri hükmünde idi.(Mısır Kıt'ası, kumistan olan Sahra-yı Kebir'in bir parçası olduğundan Nil-i Mübarek'in feyziyle gâyet mahsuldâr bir tarla hükmüne geçtiğinden, o cehennem-nümun sahra komşuluğunda şöyle cennet-misal bir mevki-i mübarekin bulunması, felâhat ve ziraatı, ahalisinde pek mergub bir surete getirmiş ve o sekenenin seciyesine öyle tesbit etmiş ki ziraatı, kudsiye; ve vasıta-ı ziraat olan "Bakar"ı ve "Sevr"i mukaddes, belki mâbud derecesine çıkarmış. Hattâ o zamandaki Mısır milleti, sevr'e, bakar'a ibadet etmek derecesinde bir kudsiyet vermişler. İşte o zamanda Benî-İsrail dahi, o kıt'ada neş'et ediyordu ve o terbiyeden bir hisse aldıkları, "İcl" mes'elesinden anlaşılıyor.İşte Kur'an-ı Hakîm, Hazret-i Musa Aleyhisselâm'ın risaletiyle, o milletin seciyelerine girmiş ve istidatlarına işlemiş olan o bakar-perestlik mefkuresini kesip öldürdüğünü, bir bakar'ın zebhi ile ifham ediyor. S.)
  • MUS'A

    (C: Musu) Böğürtlen otunun meyvesi. * Bir kuşun adı.
  • MUSA BİH

    Vasiyyet olunan şey.
  • MU-SA(Y)

    f. Ustura.
  • MUSAARA

    Büyüklük taslayarak birisinin yüzüne bakmayıp başını çevirmek.
  • MUSAB

    Kendine bir şey isabet eden. Hasta. Musibetzede. Musibete uğrayan.
  • MUSAB

    Sevab kazanmış olan. Ameline karşılık ecir kazanmış olan.
  • MUS'AB

    Aygır at. * Her nesnenin erkeği.
  • MUSABBAG

    Boyalı, boyanmış.
  • MUSABE

    Musibet, belâ, âfet.
  • MUSABERET

    Karşılıklı sabır. Sabırlılık. Katlanmak.
  • MUSABİYET

    Bir hastalığa tutulma. Bir musibete giriftar olma.
  • MUSADAKAT

    (Sıdk. dan) Karşılıklı dostluk.
  • MUSADDA'

    (Sad'. dan) Başı ağrıtılmış, rahatsız edilmiş.
  • MUSADDAK

    Doğruluğu tasdik edilmiş. Sadakati ve doğruluğu tanınmış, isbat edilmiş olan.(Hem zâtiyle, hem lisâniyle, hem delâlet-i hâliyle, hem kaliyle kâinatın Sâniine delâlet eden şu delil; hem hakikat-ı kâinatça musaddak, hem sâdıktır. Çünkü bütün mevcudatın vahdâniyete delâletleri, elbette vahdaniyeti söyleyen Zâtı tasdik hükmündedir. Demek söylediği da'vâ da umum kâinatça musaddaktır. M.)
  • MUSADDAR

    (Sudur. dan) Çıkmış, sudur etmiş.
  • MUSADDE

    Muhâlefet, uyuşmazlık, zıtlık.
  • MUSADDIK

    Tasdik eden. İmzalayan. * Doğruluğunu kabul eden.
  • MUSADDİ'

    Tasdi' eden. Baş ağrıtan. Rahatsız eden.
  • MUSADE

    Avlanan canavar.
  • MU'SADE

    (İ'sad. dan) Sımsıkı kapatılmış, kilitlenmiş olan.
  • MUSADEFE

    Bulmak. * Yetişmek.
  • MUSADEKA

    Dostluk.
  • MUSADEMAT

    Çarpışmalar. Vuruşmalar. Müsademeler.
  • MUSADEME

    İki şeyin birbiriyle çarpışması. Çarpışmak. Vuruşmak.
  • MUSADERE

    Zulüm ve cebir etmek. (Bak: Müsadere)
  • MUSAF

    Cenk, harp.
«Önceki
1
...
116 117 118