M Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • MAGMUMÂNE

    Kederlice. Gamlı olarak. * Mübhem olarak.
  • MAGMUMİYET

    Kederli, gamlı olma. * Hava bulutlu ve kapalı olma.
  • MAGMUR

    Şöhretsiz. Adı sanı silinmiş olan. * Harap. Yıkık.
  • MAGMURİYET

    Mağmurluk, viranlık, haraplık. * Adı sanı kaybolmuş.
  • MAGMUZ

    Kabâhatli, suçlu.
  • MAGN

    (C: Megân) Menzil.
  • MAGNA

    Durmak.
  • MAGNATIS

    Mıknatıs.
  • MAGNEM

    (C.: Maganim) Ganimet. Harpte düşmandan ele geçirilen mal.
  • MAGNETİK

    yun. (Manyetik) Mıknatıs gibi çekici kuvveti olan.
  • MAGRE

    (C: Migrât) Aşı dedikleri kırmızı balçık.
  • MAGREFE

    Geniş yer.
  • MAGREM

    Bir şeye çok düşkün, haris kimse. Tutkun. Aşık. * Borçlu. * Zarar, ziyan. * Cürüm, cinayet.
  • MAGRES

    Fidan bahçesi. Fidanlık.
  • MAGRİB

    (Mağrib) Batı taraf. Garb. Güneşin battığı cihet. Akşam vakti. Afrikanın şimâl tarafı. Türkiye'ye nisbetle garbda bulunan Fas, Tunus, Cezayir ve İspanya tarafı.
  • MAGRUK

    Gark olmuş. Suda batmış olan.
  • MAGRUKÎN

    (Mağruk. C.) Suda Boğulanlar.
  • MAGRUR

    (Mağrur) Gururlu. Boş bir şeye güvenen. Fâni ve faydasız şeylere güvenip kendini aldatan. Mütekebbir. Kibirli kimse. Müteazzım.
  • MAGRURANE

    f. Gururlanarak. Kendini beğenircesine. Kibirlenerek. Güvenilmesi boş olan şeye güvenip kendini aldatırcasına. (Sen ey mağrur nefsim! Üzüm ağacına benzersin, fahirlenme; salkımları o ağaç kendi takmamış, başkası onları ona takmış. S.)
  • MAGRUREN

    Gururlanarak. Güvenerek, itimad ederek. * Aldanarak.
  • MAGRURİYET

    Gururluluk, kibirlilik. * Bir şeye itimad edip, güvenip aldanma. * Kibirlenme, gurulanma, övünme, tefahhur, tekebbür.
  • MAGRUS(E)

    (Gars. dan) Toprağa dikilmiş.
  • MAGRUZ

    Taze. Bayatlamamış ve bozulmamış.
  • MAGS

    Bağırsak ağrısı.
  • MAGSEL

    (C.: Magasil) (Gasl. den) Gusülhâne. Ölü yıkanan yer.
  • MAGSUB(E)

    (Gasb. dan) Zorla ve cebren alınmış. Gasbolunmuş.
  • MAGSUL

    Gaslolmuş. Yıkanmış. Gusletmiş.
  • MAGŞİ

    (Gaşy. den) Baygın. Gaşyolmuş. Kendinden geçmiş.
  • MAGŞİYANE

    f. Bayılmış gibi, baygıncasına.
  • MAGŞİYY

    Aklı gitmiş hayran kimse.
  • MAGŞİYYEN

    Bayılmış olarak, baygın bir halde.
  • MAGŞİYYÜN ALEYH

    Bayılmış, baygın.
  • MAGŞUŞ

    Katışık. Karışık. Saf olmayan.
  • MAGŞUŞE

    Gümüş ve bakır karışığı akçe.
  • MAGŞUŞİYYET

    Halis ve saf olmayış. Karışıklık.
  • MAGT

    Çekmek.
  • MAGTUS

    Su, gaz veya hava gibi şeylerin içine batırılmış.
  • MAGTUŞ

    Karanlık yer.
  • MAGUSE

    Medet gelmek, yardım gelmek.
  • MAGV

    Kedi miyavlaması.
  • MAGZ

    Beyin. * Öz. İç. Lüb. İlik. * Dimağ.
  • MAGZA

    Maksad, gaye, meram, istek, arzu. * (C.: Magazi) Harb hikâyeleri. Muharebe ve gazaya ait hikayeler. * Savaş, muharebe, gaza, harb.
  • MAGZAB

    Gazap edecek yer.
  • MAGZEBE

    Hiddetlenme, öfkelenme, kızma. * Hiddet ve gazabı icâb ettiren şey.
  • MAGZUB

    (Bak: Magdub)
  • MAH

    (Meh) f. Senenin onikide birisi. Yirmisekiz, yirmidokuz, otuz veya otuzbir günlük zaman. * Gökteki ay. Kamer.
  • MAH

    Mahveden. * Resul-i Ekrem'in (A.S.M.) bazı kitablarda geçen bir ismidir. Nübüvvet ve risaletinin nuru, küfür karanlıklarını mahvettiğinden bu isim verilmiştir.
  • MAH BE MAH

    Aydan aya.
  • MAHABİB

    (Mahbub. C.) Sevilen ve muhabbet edilenler. Mahbublar.
  • MAHABİR

    (Mahber. C.) Mürekkep hokkaları.