Z Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • ZADEGÎ

    f. Asillik, soy temizliği, zadelik.
  • ZADE-İ TAB'

    (Zâde-i tabiat - Zâde-i hâtır) Bir kimsenin kabiliyetinden, tabiatından meydana gelen eseri.
  • ZADELLAH

    Allah ziyade eylesin, artırsın (meâlinde dua).
  • ZADEN

    f. Doğmak, doğurmak.
  • ZÂD-I ÂHİRET

    Âhiret için hazırlık. Âhiret azığı. İbadet ve sâlih amel.
  • ZA'F

    Zayıflık. Kuvvetsizlik. İktidarsızlık.
  • ZA'F

    Derhal, hemen öldürmek.
  • ZAFAİR

    (Zafire. C.) Örülmüş saçlar.
  • ZAFAR

    Yemen diyarında bir şehrin adı.
  • ZAFER

    Muvaffak olma, maksada erme. Bir çok uğraşmadan sonra maksada erişme. * Düşmanı yenme, üstün gelme. Başarma.
  • ZA'FERAN

    (C.: Zeâfir) Güzel kokulu meşhur bir çiçek.
  • ZAFERE

    Göze inen perde.
  • ZAFER-YAB

    f. Muzaffer olan, muvaffakiyet gösteren. Üstün gelen. Gayesine erişen.
  • ZA'F-I TE'LİF

    Edb: İbarenin, anlamayı güçleştirecek kadar karışık olması.
  • ZA'FÎ

    Zayıflığa aid. Kudretsizliğe, cılızlığa dair.
  • ZAFİR

    Galib gelmiş olan.
  • ZAFİR

    Zafer bulan. Zafere erişen.
  • ZAFİRE

    Yar, yoldaş. * Kavim. Kabile.
  • ZAFİRE

    Kapı perdesi.
  • ZA'FİYYET

    Zayıflık, dermansızlık, güçsüzlük.
  • ZAFR

    (Bak: Zufr)
  • ZAFRE

    Çukur yer.
  • ZAG

    (C.: Ziygan) f. Karga ve kuzgun. * Fitneci, gammaz.
  • ZAGAFE

    (C.: Züguf) Nazik, yumuşak gömlek. * Geniş nesne.
  • ZAGAİN

    (Zagine. C.) Kinler, nefretler.
  • ZAGAK

    Kızılcık yemişinin çekirdeği.
  • ZAGAN

    f. Çaylak.
  • ZAGAR

    Av köpeği.
  • ZAG-BEÇE

    f. Karga yavrusu. Yavru karga.
  • ZAGİNE

    (C.: Zagain) Kin, nefret.
  • ZAGT

    Bir şeyi bir yere zorla sokma, girdirme.
  • ZAGZAG

    Zayıf nesne.
  • ZAGZAGA

    Mânâsız söz. * Bir nesneyi gizlemek.
  • ZAHA

    Çirkin kokulu, pis kokulu.
  • ZAHAİR

    (Zahire. C.) Zahireler. Yiyecek, hububat gibi şeyler.
  • ZAHAR

    Arka ağrısı.
  • ZAHARA

    Ev eşyası.
  • ZAHF

    (C.: Zuhuf) Ayaklarını sürüyerek yürüme. Sürünerek yürüme. * (Çocuk) emekleme. * Askerin, düşmana karşı emekliyerek ilerlemesi.
  • ZAHH

    Hışım ve gadap etmek, öfkelenmek, kızmak. * Kovmak, def'etmek.
  • ZAHİB

    (Zehâb. dan) Giden, gidici. * Bir zanna kapılan. Bir fikre uyan.
  • ZAHİD(E)

    (Zühd. den) Tas: Borç olan ibadetlerden, aslî vazifelerden başka dünya süs ve makamlarından feragat eden kimse. Sofi. Müttaki. Zühd ve perhizkârlıkla muttasıf.
  • ZAHİDÂNE

    f. Zahide yakışır surette. Ehl-i takva gibi.
  • ZAHİF

    Nişandan beri düşen ok. * (C.: Zâhifât) Yılan gibi karnı üzerine sürünerek yürüyen.
  • ZAHİF

    Kibirli, mağrur.
  • ZAHİFE

    (C.: Zevâhif) Sürüngenler, (yılan gibi) yerde sürünenler.
  • ZAHİH

    Ateş közünün parlaması.
  • ZAHİK

    Berbat, perişan, helâk olmuş. * Bâtıl. Köhne.
  • ZAHİL

    Zakkum ağacı.
  • ZAHİL

    (Zühul. den) İhmal eden. Unutan.
  • ZAHİL

    Sıkıntıdan sonra yüreği feraha erişen. * Unutan.