Resül-ü Ekrem'in (A.S.M.) ikinci halifesi, Aşere-i Mübeşşere'den ve sahabenin en büyüklerindendir. Çok âdil, âbid, zâhid ve merhametli idi. Fakirce yaşadı. Adaleti, şecaat ve cesareti, İlâ-yı Kelimetullah için fedakârlığı meşhurdur. Çok Hadis-i Şeriflerle medhedildi. Zamanında çok fütühat ve ilerleme kaydedildi. Hilâfeti esnasında bütün Âlem-i İslâm, Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın devrindeki gibi huzur ve rahat içinde yaşadı. Onbuçuk sene yedi gün, dünyada hiç kimseye nasib olmayan bir adâlet içinde halifelik yaptı, 63 yaşında iken şehid edildi. (R.A.)Hak ile bâtılı ayırmada çok mâhir olduğundan Resül-ü Ekrem (A.S.M.) kendisine Ömer-ül Fâruk ismini vermiştir.Bir zaman Hz. Ömer Radıyallâhü Anhu demiştir ki: Üç şey olmasa Hazret-i Kibriya'ya göçmek isterdim:1- Allah yolunda yürümek.2- Alnını toprağa sererek secde etmek.3- En güzel semereleri toplar gibi, sözün güzelini veren insanlarla sohbet etmek.
ÖMER BİN FARID
(M. 1180-1234) Kahire'de doğdu ve orada vefat etti. Mütefekkir ve mutasavvıf olup büyük şâirlerdendir. Divanı vardır.
ÖMER HAYYAM
Çadırcı Ömer mânâsında olan bu kelime, İran'ın meşhur hayâlperest ve içkiden çok bahseden bir şâirinin adıdır.
ÖMER İBN-İ ABDÜLAZİZ
(Hi: 60-101) Emevî Devleti halifelerinden olup Hz. Ömer'in ahfadındandır. Siyaset âleminde bir dâhi ve adâlette bir ikinci Hz. Ömer'di. Malatya'yı Rumlardan yüzbin esir mukabilinde satın aldı. Zehirlenerek şehid edildi. (R. Aleyh)
ÖMR
Yaşama, hayat, yaşayış.
ÖMRE
(Bak: Umre)
ÖMR-Ü CAHİM
Cehennem hayatı.
ÖMR-Ü CÂVİD
Ebedî hayat.
ÖMR-Ü GÜZEŞTE
Geçmiş ömür. Geçmiş hayat.
ÖMR-Ü HAZİN
Hazin ömür. Hüzünlü hayat.
ÖMR-Ü SÂNİ
İkinci hayat, âhiret hayatı.
ÖMR-Ü TAVİL
Uzun ömür.
ÖMR-Ü ZÂİL
Geçici ömür, fani hayat.
ÖRF
İnsanlar arasında güzel görülmüş, red ve inkâr edilmeyip mükerreren yapılagelmiş olan şeydir. Bu kelime; ihsan, ma'ruf, cud, sehâ, bezl ve atâ olunan, atiyye, tanımak, bilmek, biliş, ikrar eylemek, arka arkaya tetebbu ve tevâli etmek, Allah (C.C.) tarafından ulülemre ve Sultana tevdi' olunan hüküm, müstahsen, yani Hazret-i Peygamberin (A.S.M.) iyi gördüğü şeyler, gibi mânalara gelir. * Fık: Şer'an ve şeriata bağlı. Akl-ı selim sahiplerince müstahsen olup münker olmayan şey demektir. Örf, şeriata eğer muhalif olursa, gayr-i meşru olur, onunla amel edilmez ve onun izâlesi lâzım gelir.
ÖRFEN
Örf bakımından, âdetlere göre.
ÖRFÎ
Âdete âit ve onunla alâkalı.
ÖRFÎ İDARE
(İdare-i örfî) Askerî kuvvete ihtiyacı gerektiren ve cemiyet hayatında zuhur eden müşkil hallerde vaktin icablarına göre ve vaziyet düzelinceye kadar sivil idare yerine askeri idare konması. Sıkı yönetim.
ÖRF-İ NÂS
f. İnsanların âdet edindikleri, beğendikleri alışkanlık hâlleri, an'aneleri ve telâkkileri.
ÖRFİYAT
Örf, âdet ve geleneğe bağlı olan şeyler.
ÖŞR-Ü MİŞAR
Onda birin onda biri, yâni yüzde bir.
ÖŞR-Ü MİŞAR-I AŞİR
Binde bir.
ÖŞÜR
Ondalık, onda bir. Mahsullerden, Kur'an-ı Kerim hükümlerince onda bir olarak alınan zekât.
ÖZÜR
Bir kusurun afvı için gösterilen sebep. * Bahane, sebep. * Mâni, engel. Kusur, nakise, sakatlık. * Fevz. Zafer. * Bir adamın kusur ve kabahatinin çok olması. * Fık: Abdesti bozucu ve devamlı olan şey.