L Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • LA'

    Korkak.
  • Arabçada kelimenin başında nefy edatı'dır. Cevap yerine veya yersiz inkârda kullanılır. "Yoktur, değildir" gibi. Mâzi fiilinin evvelinde bulunan Lâ, duâiye olur. Lâ zâle sıhhatehu: "Sıhhati zâil olmasın" sözündeki gibi. * Harf-i atıf da olur. Ve mâba'dını makabline nefyen rabt eder ve irabı da ona tâbi kılar. $ "Şeref edeb iledir, neseb ile değildir" sözündeki gibi. * Vav edatıyla beraber olursa, atıf edatı vav olur, lâ da nefyi te'kid eder.
  • LÂ VE NEAM

    Hayır ve evet. (Daha çok, hiçbir fikir beyan edilmediği zamanlar kullanılır.)
  • LÂ YEZALÎ

    Zevalsiz olana ait, sonu olmayanla ilgili.
  • LAAHLÂKÎ

    Ahlâk dışı. Terbiye hârici.
  • LAAKALL

    En az. Hiç olmazsa.(Ey nefis! Bil ki, dünkü gün senin elinden çıktı, yarın ise; senin elinde sened yok ki, ona mâliksin. Öyle ise; hakiki ömrünü bulunduğun gün bil. Lâakall günün bir saatini ihtiyat akçesi gibi hakiki istikbal için teşkil olunan bir sandukça-i uhreviyye olan bir mescide veya bir seccadeye at. S.) Yani beş vakit namazı kıl.
  • LAALETTAYİN

    Gelişigüzel. Ayırd etmeksizin. Rastgele.
  • LAALGUN

    f. Kırmızı renkte. Al renkte.
  • LAALİK

    Doğrulukla kalkıp durmak.
  • LAALLE

    Arabçada olması mümkün şeyler için kullanılır. Ola ki, umulur, ümid edilir, umulur ki mânâlarınadır. Ümide veya endişeye delâlet eder. (Bak: İnne)
  • LAANALLAH

    Allah lânet etsin.
  • LAANE

    Lânet etti. (mânâsına fiil.)
  • LAAS

    Dudağın rengi açık siyâha yakın olmak.
  • LAAS

    Çok yemek, çok içmek.
  • LA'B

    Ağızdan salya akmak.
  • LABE

    f. Yalvarma, yaltaklanma, dalkavukluk etme. Acz gösterme. * Bu yolda söylenen söz.
  • LA'BE

    Bir kere oynamak.
  • LABE'S

    Beis yok, zararsız.
  • LABİRENT

    Fr. Bir defa içine girildiğinde çıkış yolu çok güçlükle bulunabilen bina. * Çok karışık ve birbirini kesen yol.
  • LABİS

    Giyinmiş. Giyen.
  • LABİŞARTIN

    (Lâ bişartın) Kayıtsız şartsız. Bir şarta dayanmaksızın.LABORATUVAR : Fr. İlmî ve sınaî çalışma ve araştırmalar yapmak için çeşitli cihaz ve malzemelerin bulunduğu yer.
  • LABÜDD

    Çok lâzım. Elzem. Gerekli. * Her halde. Mutlaka. Muhakkak. * Ayrılık yok.
  • LAC

    Dar şey. Geniş ve bol olmayan nesne.
  • LAC

    f. Çıplak.
  • LA'C

    (C.: Levâıc) Halecan etmek. * Acı vermek, elem vermek. * Yakmak. * Muhabbet ve aşktan dolayı yürekte hâsıl olan hararet.
  • LACEREM

    şüphesiz, elbette, besbelli. * Nâçar, zaruri.
  • LACEVAB

    Cevapsız. Cevapdışı.
  • LACEVERD

    Lacivert. * Koyu mavi renkte değerli bir süs taşı.
  • LACEVERDÎ

    f. Lacivert renkte.
  • LACÎ

    Muslih, ıslah eden, terbiye eden.
  • LACİN

    Ağaçtan dökülen yaprak. * Ağaçtan yaprak indirme.
  • LAÇ

    f. Oyun etme, aldatma, hile yapma.
  • LAD

    f. Duvar.
  • LADE

    f. Ahmak, akılsız, ebleh.
  • LADEN

    f. Çamdan çıkarılan zift gibi siyah ve kokulu zamk.
  • LADİNE

    f. Kendir.
  • LADİNÎ

    Dinle alâkası olmayan. Dinsiz. Din dışı. (Bak: Lâik)
  • LAEDRÎ

    Bilmiyorum. (Eski zamanda şüpheci olup hiç bir şeye inanamıyan sofestailere Lâ edriye denirdi. Septisizm. (Bak: Sofizm)
  • LAF

    f. Konuşma, tekellüm. * Söz, lâkırdı.
  • LAFAHR

    Fahirsiz. İftiharsız. İftihar etmeksizin. * Fahrolmasın.
  • LAF-I GÜZAF

    f. Boş yere söz. Boş lâkırdı.
  • LAFİYUN

    Sütleğen cinsinden bir ot.
  • LAFK

    İki şeyi birbirine çarpma.
  • LAFZ (LAFIZ)

    Ağızdan çıkan söz, kelime. * Bir şeyi atmak.
  • LAFZA

    Bir tek söz veya kelime.
  • LAFZA-İ CELÂL

    İsm-i Celâl, Allah lâfzı.
  • LAFZAN

    Lafız itibariyle. Söz olarak. Söyleyerek. Yazılı olmıyarak.
  • LAFZEN

    f. Geveze, çok konuşan. * Övünen, kendini medheden.
  • LAFZ-I ALLAH (LAFZULLAH)

    Allah isminin lâfzı.
  • LAFZ-I ÂM

    Gayr-ı mahsur, yani sayısız müsemmaları ihata ve aynı cinsten bir çok fertlere birden delâlet eyliyen lâfızdır. Kavim, cemaat, nisa.. gibi.
1 2 3 4 5 6
...
23
Sonraki»