Farsçada nefy edatıdır. Müsbet mânâyı menfi yapar. Kelimenin başına getirilir. Meselâ: Nâ-ehil $ : Ehliyetsiz, ehil olmayan.
NA
Arabçada "Biz" mânasına gelen zamirdir. Meselâ: Kitabünâ $ : "Kitabımız" misalinde olduğu gibi, kelimenin veya fiilin sonuna eklenen bitişik zamirdir.
NA'AB
Aceleci. Hızlı yürüyen, tez giden kişi.
NA'AL
Nalbant. Nalin yapan.
NAAM
(Bak: Neam)
NA'AR
Fesad ve fitneye çalışan. * Kanı kaçmış olup sâbit olmayan damar.
NA-AŞNA
f. Bilinmeyen, yabancı.
NAAT
(Bak: Na't)
NAB
f. Katıksız, hâlis, saf. * Oluk. * Berrak.
NAB
(C.: Enyâb) Azı dişi. * Yaşlı deve.
NA'B
Karga veya horoz ibiği.
NA-BALİG
f. Henüz büluğa ermemiş, daha bâliğ olmamış. * Erişmemiş, yetişmemiş.
NA-BAYESTE
f. Lüzumsuz, gereksiz. Uygun ve münasib olmıyan.
NABAZAN
Nabız atması, damar vurması.
NA-BECA
f. Yersiz, uygunsuz, münasebetsiz.
NA-BEDİD
(Bak: Nâ-bercâ)
NA-BEHENCAR
f. Usulsüz, kuralsız, yolsuz, kaidesiz.
NA-BEHENGÂM
f. Vakitsiz, mevsimsiz, zamansız.
NA-BEHRE
f. Azim, ulu. * Karışık. * Soysuz.
NA-BEKAİDE
f. Kural ve kaideye uymayan. Kaidesiz, kuralsız, nizamsız.
NA-BEKÂR
İşsiz, işe yaramaz.
NA-BEMAHAL
f. Yerinde olmadan. Mahallinde olmayan. * Münasebetsiz. Yersiz.
NA-BERCA
(Nâ-bedid) Belirsiz, görünmez olan.
NA-BESÎ
f. Yokluk, adem.
NA-BESUD
f. El dokunulmamış, el değmemiş, yeni şey.
NABIZ
Atar damarın vuruşu. Şah damarının atması. Kırmızı kan damarının oynaması hali.
NÂBIZ
Hareket eden.
NÂBIZA
(C.: Nevâbız) Nabız damarı.
NABIZ-ÂŞNÂ
f. Nabızdan anlayan. Mizaç bilen. Karşısındakinin zayıf taraflarını bilen.
NABIZ-GİR
f. Her mizaç ve tabiata göre davranıp muamele etmesini bilen.
NABİ
Yüksek, yüce.
NABİ
Haber veren, haberci. * Urfa'lı kıymetli bir şâirin ismi. (Mi: 1626- 1712)
NABİ'
(Nâbia) (Nebean. dan) Yerden fışkıran, kaynayan, akan.
NABİGA
(C.: Nevabig) Şanı, şöhreti büyük adam. ulu, şerefli kimse. * Sonradan şâir olan. * Üstün zekâlı hârika ve çok fasih kimse.
NABİGAT-ÜL CA'DÎ
Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın duasına mazhar olmuş mühim bir Arab şâiridir. İran'ın fethinde bulundu. Rivayete göre Mi: 684'de İsfehan'da Rahmet-i Rahman'a kavuştu.
NABİGAT-ÜZ ZÜBYANÎ
Câhiliyet devrinde meşhur ve Suk-ı Ukaz'da hakemlik yapmış Arab şâirlerindendir. Tahminen Mi: 535-604'de yaşamıştır.
NABİL
Ok yapan. * Üstad, hâzık kimse. * Irgaç.
NA-BİNA
(C.: Na-binayan) Kör, a'mâ, gözleri görmez. Anadan doğma kör.
NA-BİNAYAN
(Na-bina. C.) Gözü görmeyenler, a'mâlar, körler.
NA-BİNAYÎ
f. Körlük, a'mâlık.
NABİT
Ağaç ve nebat gibi yerden bitip büyüyen.
NABİTE
Bir kabilede yeni çıkan küçük çocuk.
NABİZ
Savaşçı, muharip, savaşan.
NABUD
(Nâ-bud) f. Mâdum, yok olan, bulunmayan. * İflas etmiş. Perişan olmuş. * Sonradan yok olan.
NA-BUDMEND
f. Yoksul, fakir.
NA'BÜDÜ
Biz ibadet ederiz mânâsında fiil. ( Bak: Nun-u na'büdü)
NABZ
(Bak: Nabız)
NABZA
Damarın bir defa atması.
NABZ-AŞNA
f. Nabızdan anlayan, mizac bilen.
NABZ-GİR
f. Mizaca göre hareket etmesinden anlıyan, nabza göre davranmasını bilen.