Ş Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • ŞAAB

    Ayrılmak. * Yarmak.
  • ŞAAR

    Ağaç, şecer.
  • ŞA'AR

    Kıl büken.
  • ŞAB

    (Bak: şap)
  • ŞA'B

    Ayrılmak. Dağılmak. * Islah etmek, düzeltmek. * Helâk etmek. * Kırmak.
  • ŞA'B

    (C.: şuub) Tâife, cemaat. Kabile.
  • ŞA'BAN

    (Şâbân) Arabi ayların sekizincisi. Mübârek Şuhur-u selâsenin (Üç ayların) ikincisi.
  • ŞABAŞ

    f. Alkış etme, alkışlama. Aferin deme. Bir hareketi güzel bulmaktan dolayı alkışlamak veya hediye vermek.
  • ŞABAŞHÂN

    f. Beğenip alkışlayan.
  • ŞABB

    Genç, delikanlı, yiğit.
  • ŞABBE

    Genç kadın.
  • ŞABB-I EMRED

    Bıyığı, sakalı henüz çıkmış delikanlı.
  • ŞA'BEZE

    El çabukluğu.
  • ŞAB-HANE

    f. Şap çıkarılan yer.
  • ŞABİH

    Misil olan, nazir, benzeyen.
  • ŞABUB

    (C.: Şeabib) Sağanak yağmur.
  • ŞACİNE

    (C.: Şevâcin) Ağaçlı ve meşeli dere.
  • ŞACİR

    Ayak altında ızdırap çekmek.
  • ŞAD

    f. Sevinçli, ferahlı, memnun, mesrur, şen, bahtiyar.
  • ŞADAB

    (Şâd-âb) f. Suya kanmış, sulu. Taze.
  • ŞÂD-ÂBÎ

    f. Sulu olma, suya kanmışlık. Tazelik.
  • ŞADABTER

    (şâd-âbter) f. Çok su verilmiş, fazla sulanmış.
  • ŞADAN

    f. Sevinçli, bahtiyar.
  • ŞAD-HAB

    f. Uykusu tatlı.
  • ŞADIRVAN

    Etrafında bulunan bir çok musluklardan ve bir fıskiyeden su akan havuz tarzında kubbeli çeşme. Şadırvanlar daha ziyade cami avlularında halkın abdest almaları için yapılırdı.
  • ŞADİ

    Mahkeme hademesi. Mübâşir. * İlimden, edebiyattan hissesi olan. * Nağme ile şiir okuyan.
  • ŞADİ

    f. Sevinçlilik, memnunluk, mesruriyet, gönül ferahlığı.
  • ŞADİHE

    Alından buruna varana kadar olan beyazlık.
  • ŞADKÂM

    f. Çok sevinçli.
  • ŞADMAN

    (Bak: şadüman)
  • ŞADNAK

    f. Gönlü memnun, mesrur.
  • ŞADÜMAN

    (şâd-mân) f. Mesruriyet, sevinçlilik. * Mesrur, bahtiyar.
  • ŞAE

    Diledi, istedi, murad eyledi.
  • ŞAFAK

    Tan zamanı. Güneş doğmağa yakın zaman veya güneş battıktan sonraki alaca karanlık. Gündüz. * Nahiye. Cânib. * Nasihat eden kimsenin "Nasihatım te'sir etsin, sözüm tutulsun" diye ıslah için gayret göstermesi. * Merhamet. * Harf.
  • ŞAFAK-ÂLUD

    f. şafak gibi, şafak renginde.
  • ŞAFAK-GÛN

    f. Şafak renkli, kızıl.
  • ŞAFE

    Ayakta çıkan ve dağlamayınca gitmeyen çıban.
  • ŞAFİ

    Hastaya şifa veren (Allah. C.C.). * Yeter görünen, kifayet eden.
  • ŞAFİ'

    (Şefaat. den) Şefaat eden. Bir kimsenin suçunun bağışlanması için vasıtalık eden.
  • ŞAFİÎ

    Şâfiî mezhebinden olan. (Bak: İmam-ı Şâfiî)
  • ŞAFİN (ŞEFUN)

    Göz ucuyla bakan kişi.
  • ŞAGB

    Ayıplamak. * Cidal, dövüş, niza. * Şerri tahrik etmek.
  • ŞAGİL

    İşgal eden, tutan.* Meşgul eden, meşgul edici. * Meşgul olmayı gerektiren. * Bir mülkte oturan.
  • ŞAGR

    Köpeğin bir ayağını kaldırıp bevletmesi.
  • ŞAGRABİYYE

    (C.: Şegârib) Ayak bağlamak.
  • ŞAGŞAGA

    Süngüyü vurduğu kimsede hareket ettirmek.
  • ŞAGVA'

    (C.: Şuguv) Dişleri birbirine muhalif olup kimi fazla kimi eksik olan kadın.
  • ŞAGZEBİYYE

    (C.: Şegâzib) Ayak bağlamak.
  • ŞAH

    f. Pâdişah. İran veya Afgan hükümdarlarının nâmı. * Bir yere hâkim olan zât. Sâhip. * Asıl. * Atın ön ayaklarını yukarı kaldırarak durması.
  • ŞAH

    f. Ağaç dalı. Budak. * Boynuz. Karın. * Su arkı. * Alın. * Kadeh.
1 2 3 4 5 6
...
27
Sonraki»