f. Değneği kırmak. * Mc: İhtilâfa sebeb olmak, topluluktan ayrılmak.
ŞAKK-I KAMER
Ayın iki parça olması mu'cizesi. (Kur'ân-ı Kerimin nass-ı kat'isi ile de sâbit olan ve mütevâtir olarak da bilinen Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın parmağının işâreti ile ayın iki parçaya ayrıldığı hadisesi ki, büyük mu'cizelerindendir.)
(Çekül) Geo: Bir yerin umumi hattını tâyin için kullanılan âlete denir. Bir ağır cismi ip ile yüksekten sarkıtmakla bir duvarın ne derece yatık, eğri veya doğru olduğu anlaşılması gibi.
ŞAKULÎ
Şâkule bağlı, onunla alâkalı, onunla nisbeti olan şey. Geo: Düşey.
ŞA'LA'
Uzun, tavil.
ŞA'LA'
Kuyruğu beyaz olan davar.
ŞAM
(şâme. C.) Vücutta olan benler.
ŞAM
Akşam. Akşam yemeği. "Şe'm, şâm" Arapçada "sol" mânâsına gelir. "Yemen" sağ demek olduğundan Hicaz'a nisbetle sol taraftaki memleketlere Şam, sağ tarafdaki beldeye de Yemen ismi verilmiştir. * Suriye ve Lübnan memleketlerine de Şam denilmiştir. * Arabların Dımışk dedikleri şehrin adı. * Nuh'un (A.S.) oğullarından "Şam"ın nesli tarafından bu memleket mâmur edildiği için Şam denildiğini söyleyenler de vardır. (Kamus)
ŞAM U SEHER
Akşam sabah.
ŞAMAR
t. Tokat. Belâ, musibet.
ŞAMAT
(şâme. C.) Vücuttaki benler.
ŞAME
f. Kadın baş örtüsü. * Arapçada: Vücuddaki ben.
ŞÂME-GEŞ
f. Başına örtü alan.
ŞAMGÂH
f. Akşam vakti.
ŞAMÎ
Şam şehrinden olan, Şamlı. * Şam şehri ile alâkalı.
ŞAMİH(A)
Ali şey, yüksek. * Mağrur, başını kaldırmış. Mütekebbir. * Tıb: Vücuddaki beyin ve kemik gibi yerlerdeki çıkıntılı, tümsek yerler.
ŞAMİL(E)
Çevreleyen, içine alan, ihtivâ eden, kaplayan. * Çok şeye birden örtü ve zarf olan. * Fazla şeyleri veya kimseleri ilgilendiren.
ŞAMM(E)
(şemm. den) Koklayan, koku alan. * Koklama duygusu. Burun.
(C.: Şanezenân) f. Baş tarayan. * Mc: Güçlükleri çözen. Zorlukları yenen.
ŞANİ'
Adavet etmek, kin tutmak mânasına "şeneân" dan ism-i fâil olup, buğz eden, kin tutan demektir. Esas murad ise; buğz edip geçmiş olan değil, buğzunda devam ve ısrar eden demektir.
ŞANTAJ
Fr. Bir kimsenin suçunu veya yüz karasını meydana çıkarmak tehdidiyle menfaat sağlamaya çalışma.
ŞANTİYE
Fr. Bir inşaat yerinde inşaat ve malzeme için hazırlanan yer. * Gemi tezgâhı.
ŞAP
(Şep) Kim: Antiseptik bir cisim olup alüminyum ve potasyum sulfatından mürekkep, tadı buruk ve suda tuz gibi erir bir cisim. * Hayvanların ağız ve ayaklarında görülen ateşli, salgın bir hastalık ismi.
(C.: Şüâr) Çok miktar ağaç. * Bir nevi zerdali. * Kuyruğunda dikeni olan bir cins sinek.
ŞARAB
İçilecek şey. İçki. * Mey. Bâde. Hamr. İçilmesi haram olan bir içki. (Bak: Mubikat-ı seb'a)
ŞARAB-I TAHUR
Temiz ve helâl olan Cennet şarabı. Cennete mahsus şurub.
ŞA'RANÎ
(Hi: 899-973) Dört hak mezhebin birleşen ve ayrılan tarafları hakkında mu'teber eserleri olan meşhur bir fakihtir. Mizan-ı Şaranî ismiyle bilinen eseri meşhurdur.
ŞARAPNEL
Fr. Ask: Bir çeşit top mermisi. * Top mermisinden dağılan herbir parça.
ŞARE
Libas, elbise. * Heyet.
ŞARIK
Çıkan, tulu' eden. * Parlayan.
ŞARIKA
(C.: Şevârık) Aydınlık, nur, ziya, ışık.
ŞARİ'
Şeriatı meydana koyan, teşri eden. Allah (C.C.). * Hazret-i Muhammed'in (A.S.M.) bir ismi. * Şüru' eden, başlayan.