f. Lâyık, uygun, münasib, elverişli. * Hayır, uğur.
BAB HARCI
Mahkemelerde kadıların, naiblerin, mal ve mukataa kalemlerinde bulunan memurların aldıkları bir nevi harç.
BAB(A)
f. Evlat sahibi erkek. Ata, ecdat. * Gemi halatlarının bağlandığı yer. * İnşaatta ağırlıkların bindirildiği direk. * Mânevi rehber, şeyh. * Bektaşi şeyhi. * Hayırhah ve muhterem. * Daha çok zencilerde olan bir hastalık cinsi.Aile reisi babadır. Babanın hayatta en büyük eseri, yetiştireceği hayırlı evlâttır. Evlâdın yaptığı hayır ve sevap işleri, onu yetiştiren babanın amel defterine de geçer. Her baba çocuğunu müslüman olarak yetiştirmekle görevlidir. Evlâd da dine aykırı olmayan emirlerini saygı ile yerine getirmekle yükümlüdür. İslâm ailesinde baba-evlat ilişkisi sadece bu dünya hayatıyla sınırlı değildir. Ebedi âlemde de devam edeceği esasına göre olur.
BABACAN
Biraz kalender davranışlı, cana yakın.
BABAYAN
(Baba. C.) f. Tarikat babaları, şeyhleri. Bektaşi şeyhleri.
BABA-YI ÂLEM
Hz. Adem (A.S.)
BABA-YI ATİK
Babaeski. (Trakya'da bir şehir)
BABAYİĞİT
Yetişmiş delikanlı, tam bedenî kuvvetini almış genç. Cesur, yiğit.
BA-BERAT
Berat ile.
BABET
f. Bent, fırka. * Münasip bir şey. Taalluk, münasebet, alâka, ilişki.
BABEYN
İki kapı. * Mc: Dünya ve âhiret.
BÂB-I ÂLEM
Âlemin kapısı. Herkesin girip çıktığı yer.
BÂB-I ÂLÎ
Yüksek kapı. * Tanzimattan önce sadrazam kapılarının, daha sonra da hükümet dairelerinin çoğunun içinde toplandığı bina. * Mc: Osmanlı Hükümeti.
BÂB-I ÂSAFÎ
Tar: Sadrazam konağı.
BÂB-I FETVA
Eskiden şeyhülislamların oturduğu daire. Fetvalar burada verilirdi.
BÂB-I HÂNE
f. Hırsızların yeri. * Fuhuşhane. * Tembeller yurdu.
BÂB-I HIFZ VE HAFÎZİYET
Cenab-ı Hakk'ın herşeyi muhafaza edip varlığını devam ettirmesi bahsi.
BÂB-I HİKMET
Cenab-ı Hakk'ın herşeyi hikmetli ve maslahatlı yaratması bahsi.
BÂB-I HÜKÜMET
Hükümet dairesi, hükümet kapısı.
BÂB-I HÜMAYUN
Topkapı Sarayı'nın ilk kapısı.
BÂB-I İHYA VE İMATE
Öldürmek ve diriltmek bahsi ve mevzuu.
BÂB-I SAADET
Saadet kapısı. * Sultanın sarayı. * İstanbul şehri.
BÂB-I SERASKERÎ
Serasker kapısı. Eski Milli Müdafaa Vekâleti. Milli Savunma Bakanlığı. Şimdiki İstanbul Üniversitesi'nin kapısı.
BÂB-I ŞERÎF
Konya'da bulunan Mevlana türbesinin kapısı.
BÂBİL
Asurlular devrinde Irak'ta kurulan şehirlerden biri. Bağdat'ın aşağı tarafında bulunan ve büyücülüğünden dolayı, eski edebiyatımızda "Çeh-i Bâbil" olarak yer alan ve birçok dillerin meydana gelmesi bakımından da adı geçen "Bâbil Kulesi"nin bulunduğu ilkçağdan kalma bir şehir.
BÂBİL KULESİ
Tevrat'ın rivayetine göre Hz. Nuh'un (A.S.) oğulları tarafından gökyüzüne ulaşmak için yaptırılmış büyük bir kuledir. Rabbimiz bu kulede çalışmakta olanların dillerini değiştirmiş ve birbirlerini anlamaz hale getirmiştir. Bundan dolayı tamamlanamamış ve 72 dil burada meydana gelmiştir. (Buna "tebelbül-i akvam" denir.) Müslümanlıkta, bu kuleyi Nemrud'un gökyüzüne yükselerek Allah'ın işlerine karışmak maksadıyla yaptırmış olduğu rivayet edilir. Milâttan önce yaşamış olan eski Yunan tarihçisi Herodot, Bâbil'deki Baal Ma'bedinin gayet yüksek bir kule olduğunu seyahatinde görerek anlatmıştır ki; Bâbil ve Nemrut Kulesi denen şeyin bu olması ihtimali vardır. (T.L.)
BÂB-UL MENDEB
Kızıldeniz'de Hint Denizi yakınlarında bulunan bir boğazın adı.
BABUR
(Zahirüddin Muhammed) Hindistan'da büyük Müslüman Türk devletinin kurucusu ve Timur'un beşinci göbekten torunudur. Fergana Emiri olan babası Ömer Şeyh'in ölümünden sonra tahta geçmiştir. (1494)
BABUR-NAME
f. Bâbur Şah'ın Vekayi ismindeki meşhur hatıra kitabı.
BABÜK
Ahmak, sersem adam.
BABZEN
f. Ağaçtan veya demirden yapılmış olan kebap şişi.
BA'C
Karına dürtmek, karın yarmak.
BÂC
f. Vergi. * Kudretli hükümdarın zayıf olan hükümdardan aldığı vergi. * Eskiden halktan alınan öşür veya haraç ve gümrük vergisi. * Renk. * Çeşit.
BÂC-BÂN
f. Geçiş vergisi tahsildarı. Bac toplayan memur.
BACENG
f. Baca. * Ufak pencere. Tepe penceresi.
BÂC-GİR
f. Vergi toplayan kimse. Vergi toplama memuru.
BÂC-GÜZAR
f. Vergi veren, haraç veren. * Geçiş parasına tâbi.
BÂC-I KIRTIL
Hayvanlardan alınan vergi.
BA'D
Zaman zarfıdır ve te'hir ifade eder. * Helâk olmak mânâsına mastardır.
BAD'
Kesmek. Yarmak. * Suya kanmak.
BÂD
f. "Olsun, ola, olaydı" mânasına gelir ve kelimelerin sonuna getirilir. Meselâ: Aferin bâd $ : Aferin olsun. Çok yaşa. Afiyet bâd $ : Afiyet olsun.