B Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • BAGLE

    Dişi katır.
  • BAGSA'

    Tüyü siyahlı beyazlı olan ve yer yer de benler bulunan koyun.
  • BAGŞE

    (C.: Buguş) Çisenti yağmurdan biraz fazlaca olan yağmur.
  • BAGT

    Ansızlık. Ansızdan gafil iken gelmek.
  • BAGTETEN

    Ansızın. Füc'eten. Birdenbire. Apansız.
  • BAG-VAN

    f. Bahçıvan, bağcı.
  • BAGY

    Azgınlık. Zulüm, İsyan. * İstemek, talep etmek. * Haddini tecâvüz etmek. * Yaranın şişmesi. * (Yağmur) şiddetle yağmak.
  • BAGZA

    şiddetli nefret, hiç sevmeme.
  • BAG-ZAR

    f. Bağlık yer, bağ, bostan.
  • BAĞ

    f. Büyük bahçe. Bostan. * Üzüm asmaları bulunan yer. * Üzüm asması.
  • BAĞ-ÇE

    Küçük bağ, bahçe.
  • BAĞDADÎ

    Bağdad şehrine mensub. Bağdad ahalisinden olan. Bağdadlı. * Dar, ensiz tahta pervazlarından yapılmış ve üstü sıvanmış bölme veya tavan.
  • BAĞİSTAN

    f. Bağlık ve bahçelik yer.
  • BAH

    şehvet.
  • BAH'

    Helâk etme.
  • BAHÂ

    Güzellik. Zariflik. * Zinet. * İzzet. * Bir şeye alışıp ünsiyet etmek.
  • BAHÂ

    f. Kıymet. Değer. Bedel. Pahâ.
  • BÂHA

    Ev ortası.
  • BÂHÂ

    Suyun derin yeri. * Açık meydanlık. Alan. * Bir evin çevresindeki kapalı avlu veya bahçe.
  • BÂ-HABER

    Haberi olan, haberli. * Zeki, akıllı. * İhtiyatlı, tedbirli.
  • BÂ-HABERAN

    (Bâ-haber. C.) Haberliler, haberi olanlar. Akıllı, zeki, ihtiyatlı kimseler.
  • BAHA-DAR

    f. Pahalı değerli, kıymetli.
  • BAHADIR

    f. Kahraman. Cesur. Yiğit. Dilâver.
  • BAHADIRANE

    f. Yiğitçesine, kahramana yakışır surette.
  • BAHADIRÎ

    f. Yiğitlik, bahadırlık, kahramanlık.
  • BAHAİM

    (Bak: Bahayim)
  • BAHAK

    Göz patlama veya patlatma.
  • BAHAL

    Malını kimseye vermeyip saklamak.
  • BAHANDAT

    Gövdeli, besili kadın.
  • BAHANE

    f. Vesile. Sebeb. * Yalandan özür. * Kusur. Noksan. * Garaz.
  • BAHANE-CÛ

    f. Bahane arayan, fırsat kollayan.
  • BAHAR

    Ağız kokusu.
  • BAHAR

    f. Kış ile yaz arasındaki mevsim. İlk bahar. Rebi'.
  • BAHAR

    Güzellik. * Güzel. * Papatya. * Ölçek. * Put, sanem. * Atılmış pamuk. * Tarçın, karanfil ve karabiber gibi güzel kokulu ve ısıtıcı tohumlar ki, bazı yiyecek ve içeceklere de karıştırılır. * Sığır gözü. * İyi kokulu bir sarı çiçek.
  • BAHARAT

    Karanfil, tarçın, karabiber gibi sert kokulu şeyler.
  • BAHARET

    Galip olmak.
  • BAHARET

    Üstünlük, seçkinlik.
  • BAHAR-I HAYAT

    Hayatın baharı olan gençlik çağı.
  • BAHAR-I ÖMR

    Ömrün baharı, gençlik.
  • BAHARÎ

    İlkbahara âit. İlkbaharla ilgili.
  • BAHARİSTAN

    f. İlkbaharın hüküm sürdüğü zaman. * Yeşil ve çiçekli yer. * Molla Câmi'nin eseri.
  • BAHARİYYE

    Edb: Birini övmek için yazılan ve bahar tasviriyle başlayan kaside. * Tar : Yeniçeri ağasından itibaren padişah tarafından Yeniçeri kâtibiyle ocak ağalarına verilen baharlık.
  • BAHAS

    Deve tırnağı. * Ayak eti. * Parmak diplerinin ayak tarafındaki etleri. * Gözün üstünde veya altında beliren yumruca et.
  • BAHATİR

    (Bühter. C.) Kısa boylu kadınlar, bodur kimseler.
  • BAHAYİM

    (Behaim) (Behime. C.) Suriye'de bir sıradağ ismi. * Canavarlar. * Dört ayaklı hayvanlar.
  • BAHBAH

    İyi iyi demek.
  • BAHBAH

    Şâdlık, şenlik.
  • BAHBAHA

    Devenin kükreyip ses çıkarması. * Çıtırdama. Mışıldama. * Deve çağırmak.
  • BAHBAHA

    Boğazdan boğuk ses çıkartmak.
  • BAHDELE

    İşte çabukluk gösterme. * Eğilme, kırılma. (Kürek kemiği için).