Derisini ve etini yarıp kanatmış olan, fakat kanı çıkmayıp akmayan baş yarası.
BADİH
(Bâdihe) Beklenmedik ziyaret. * Erkek ziyaretçi. * Birden bire gelen ilham. * Ansızın, âniden.
BADİLE
(C.: Bâdil) Koltukla meme arasında olan et.
BADİN
Şişman, bedeni büyük, iri vücutlu.
BADİNC
f. Hindistan cevizi.
BADİNCAN
f. Patlıcan.
BADİR
Hemen yapmak isteyen. * Birdenbire vuku bulan. * Dolunay. * Büyümüş (çocuk). * Olgun (meyva).
BADİRE
Birdenbire meydana gelen hâl. Felâket. Musibet. * Kabahat. * Birden, zahmetsizce söylenen söz. * Kılıcın, namlunun veya her çeşit nebatın ucu. * Zor geçit.
BÂDİYE
f. Kır. Ova. * Sahrâ. Çöl.
BÂDİYET-ÜŞ-ŞAM
Fırat ve Dicle nehirlerinin birleşip denize döküldükleri yerden, batıya doğru uzanan çöl.
BADK
Tükürmek.
BAD-NÜMA
f. Rüzgârın esme istikametini gösteren âlet. * Fırıldak.
BAD-PA(Y)
f. Ayağı çabuk olan (at ve sâire).
BAD-PER
f. Kağıttan yapılmış olan uçurtma. * Hodbin, kendini beğenen ve öven kimse. * Kamçı topacı.
BAD-PEYMA
f. Başıboş, boş gezen, âvâre, serseri.
BAD-REFTAR
f. Rüzgâr gibi hızlı yürüyen. Çabuk ve hızlı koşan, sür'atli.
BAD-SENE
f. Kibirli, mağrur. Büyüklük taslıyan. * Kötü niyetli.