B Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • BAHR-İ RECEZ

    (Bak: Bahr)
  • BAHR-İ RUM

    (Bahr-i Sefid) Akdeniz.
  • BAHR-İ SİYAH

    Karadeniz.
  • BAHR-İ SÜKÛN

    (Lût Denizi) Sularının kesif ve dalgasızlığından dolayı bu isim verilmiştir.
  • BAHR-İ UMMAN

    Arabistan ve İran'ın güneyinde kalan deniz.
  • BAHRİYE

    Donanma ile ilgili işler. Devletin donanma ve deniz askerleri.
  • BAHRİYYUN

    Gemiciler ve kaptanlar gibi deniz işlerini bilen kimseler.
  • BAHS

    Noksanlık. Azlık. Nâkıs. Az. * Akarsu ile sulanmayıp yağmur suyu ile mahsül alınabilen tarla.* Zulüm. İşkence. * Uzaklık. * Gümrük almak. * Göz çıkarmak.
  • BAHS

    Kazmak. * Ayırmak. * Saçmak. * Birşey hakkında etrafiyle söz söyleyip hakikatı araştırma. Konuşulan şey. * Teftiş. * Söz münazarası, muaraza, mübahese. * Bir mevzû hakkında tafsilât, açıklama. * İddialaşma.
  • BAHSAN

    f. Bozuk, soluk. * Salına salına yürüyen. * Kıyafeti bozuk, pejmürde.
  • BAHSERE

    Dağıtma. * Gizli bir şeyi aşikâr yapma, meydana çıkarma. * Kesilerek tane tane olma.
  • BAHSET

    f. Uykuda ağırlık basma. * Uyurken olan horultu.
  • BAHSÎ

    (Bahs. den) Bahisle ilgili, bahse ait.
  • BAHŞ

    f. Bağış. Verme. İhsan.
  • BAHŞAYENDE

    f. Bağışlayıcı, afvedici.
  • BAHŞAYİŞ

    f. Bağışlayış. İhsan. İhsan etmek. Afv. Atiyye.
  • BAHŞENDE

    f. Bağışlayan, ihsan eden. Afveden.
  • BAHŞ-I KALENDERÎ

    Cömertçe ihsan yapma, dağıtma.
  • BAHŞİŞ

    f. Lütfedip verilen para. Fazladan, iyilik olsun diye verilen. İhsan. Hediye, mükâfat.
  • BAHŞÛDE

    f. Bağışlanmış, verilmiş. * Afvedilmiş.
  • BAHT

    f. Kader. Tâli. Uğur. Alın yazısı. Kısmet. İkbal. * Saadet. Lezzet.
  • BAHT

    Öz. Hâlis. Saf. Sade.
  • BAHTAK

    f. Evvelce savaşlarda başa giyilen demirden yapılmış başlık. Miğfer.
  • BAHT-AVER

    f. Talihli, şanslı, bahtlı.
  • BAHTE

    Semiz, besili koyun. * Burulmuş üç yaşında koç.
  • BAHTEK

    f. Uykuda iken ağırlık basma. * Fena tâlih, küçük şans.
  • BAHTERÎ

    Salına salına yürüyen, yürüyüşü güzel olan adam. * Mağrur, kibirli. Kendini beğenmiş.
  • BAHT-I BÎDÂD

    Kötü şans, insafsız tâlih.
  • BAHTİYAR

    f. Bahtlı, talihli, mes'ud, mutlu, şanslı.(Elbette en bahtiyar odur ki: Dünya için âhireti unutmasın. Âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, mâlâyâni şeylerle ömrünü telef etmesin. Kendini misafir telâkki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin. Selâmetle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin. M.)(Bahtiyar odur ki: Kevser-i Kur'anîden süzülen tatlı, büyük bir havuzu kazanmak için bir buz parçası nev'indeki şahsiyetini ve enaniyetini o havuz içine atıp eritendir. L.)
  • BAHTİYARANE

    f. Bahtiyarcasına, mutlucasına, mesut olana yakışacak şekilde.
  • BAHTİYARÎ

    f. Bahtiyarlık, saadetlilik, mutluluk. * İran'da bulunan şöhretli bir kavim.
  • BAHUR

    Çok sıcak. Çok sıcaklık.
  • BAHÛR

    Sıcakta yerden yükselen buhar. * Tütsü. Yakılarak güzel kokular elde edilen ot ve sâir şey.
  • BAHÛRDÂN

    f. İçinde tütsü yakılan kap.
  • BAHUSUS

    Hususiyle. En çok. Hele.
  • BAHUZÛR

    Huzur ile. Huzuru ile.
  • BAHV

    Hurmanın yaş olanı.
  • BAHYE

    f. Dikiş, teyel.
  • BAHYE-ZEN

    f. Terzi, dikiş diken, dikişçi.
  • BAHZ

    Sıkıntılı olma, can sıkma. * Yük ağır gelip hayvanı çökertme. * Bir adamı çenesinden, sakalından tutup çekme.
  • BAHZEC

    Yaban sığırının buzağısı.
  • BÂ-İ CERRE

    Arabçada kendinden sonraki kelimeyi "esre" okutan bâ. (Bismillâhi'deki gibi).
  • BÂ-İ KASEM

    Arabçada yemin maksadı ile kelime başına getirilen bâ. $ "Billâhi" gibi. * Farsçada: Bâ $ diye yazılırsa; ile, beraber, birlikte, sâhip mânalarına gelir. Arapçadaki Zû gibidir.
  • BAİD

    (Bu'd. dan) Uzak. Irak. * Umulmadık.
  • BAİD-ÜL İHTİMÂL

    İhtimalden uzak.
  • BAİKA

    (C.: Bevâik) Belâ, felâket, musibet.
  • BAİM

    Heykel, put, sanem. * Bön adam, câhil kimse.
  • BAİN

    Dibi geniş olan bostan kuyusu. Geniş dipli kuyu. (Bak: Bâyin)
  • BAİR

    Şaşkın, şaşırmış. Perişan durumlu.
  • BAİR

    Erkek deve.