B Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • BAKY

    Bakmak, nazar. * Muntazır olup yol gözlemek.
  • BA'L

    (C.: Buûl) Cahiliyet devrine mahsus bir put. Güneş Tanrısı. * Karıkocadan herbiri. * Yılda bir kez yağmur yağan yüksek yer. * Hayret. * Zaaf, zayıflık.
  • BÂL

    f. Kanat. * Kol, pazu. * Kol, cenah.* Üst, yukarı. * Boybos, endam.
  • BÂLÂ

    f. Yüksek. Yukarı. Yüce. Yüksek kat.
  • BÂLÂ-BÜLEND

    f. Uzun boylu.
  • BÂLÂDEST

    f. Galip, eli üstün.
  • BÂLÂDESTÎ

    f. El üstünlüğü, galibiyet. * Zulüm.
  • BÂLÂHÂN

    f. Birşeyi ifrat derecede yüksek gösteren.
  • BÂLÂHÂNE

    f. Çatı, evin en üst tarafı. Tavan arası.
  • BÂLÂHÂNÎ

    f. Bir şeyi aşırı derecede yüksek gösterme, abartma, şişirme.
  • BÂLÂHİMMET

    f. Himmeti fazla olan kimse.
  • BÂLÂKAMET

    f. Yüksek boy. * Yüksek şeref.
  • BALAM

    Sığır.
  • BALANİŞİN

    f. Üstte, yukarıda oturan.
  • BALAPERVAZ

    Yüksekten uçan. * Kendini olduğundan yüksek makamda gösterip gururlanan.
  • BALAPERVAZANE

    Yüksekten uçar gibi. * Çok yüksek rütbelilere yakışır şekilde.
  • BALAPÛŞ

    f. Palto, pardesü, manto gibi üste giyilen eşya.
  • BALAREV

    f. Yüksekten giden.
  • BALAST

    ing. Demir yollarında traverslerin altına; şoselerde ise düzeltilmiş toprak üzerine döşenen taş parçaları.
  • BALATER

    f. Pek yüksek, daha yüksek.
  • BÂLÂ-YI BÜLEND

    Uzun boy.
  • BA'LE

    Erkeğin karısı, zevce.
  • BALGAM

    Solunum yolları tarafından salgılanan ve ağızdan dışarı atılan sümük, irin ve kan karışımı maddedir. * Eskiden bedende bulunduğu sanılan dört unsurdan biri. (Bak: Ahlât)
  • BALGAM-I CİSSÎ

    Beyaz ve yoğun balgam.
  • BAL-GÜŞÂ

    f. Kanat açan, uçan.
  • BALIKHANE KAPISI

    Topkapı Sarayı'nın Marmara kıyısındadır. Padişahlarca cezandırılan vezirler burada idam edilir, sürgün edileceklerse buradan gemilere bindirilirlerdi.
  • BALİ

    Eski, köhne.
  • BALİDE

    f. Gelişmiş, uzamış, büyümüş.
  • BÂLİGA

    Koyun ve keçi ayağı.
  • BÂLİĞ

    f. Boynuzdan yapılan kadeh.
  • BÂLİĞ

    (Bâliğa) Yetişmiş. Olgun yaşına gelmiş. Aklı kemal bulmuş, erişmiş, varmış.
  • BALİMEZ

    16. ve 17. yy. larda Osmanlılar tarafından kara ve deniz savaşlarında kullanılan uzun menzilli top. (Bak: Balyemez)
  • BALİN

    f. Yastık. Koltuk. İskemle yerine kullanılan yuvarlak yastık.
  • BALİNA

    Denizde yaşıyan ve yaklaşık olarak 20 ilâ 35 metre kadar uzunlukta olan memeli hayvan.
  • BALİN-PEREST

    Hizmetçi, hâdim, hademe. * Tenbel, uykucu.
  • BALİSTİK

    yun. Merminin ateşlendikten sonra hedefe varıncaya kadar uğradığı te'sirleri tedkik edip inceleyen ilim dalı.
  • BALİŞ

    f. Yastık. * Altın. * Nakit.
  • BALİYE

    Zayıf ve çürümüş olan şey.
  • BALKAN

    Doğu Avrupada batıdan doğuya uzanan dağ sırası.
  • BALKANLAR

    (Balkan Yarımadası) Yugoslavya'nın büyük kısmı ile Arnavutluk, Bulgaristan, Yunanistan ve Trakya'yı içine alan yarımada.
  • BALKAR

    Kafkasya Türkleri'nin Kıpçak kolundan olan bir boy.
  • BALON

    Fr. Hava veya hafif gazlarla doldurulan küre. Bugünkü uçaklar balonculuğun geliştirilmesiyle elde edilmiştir. Zeplin adı verilen güdümlü balonlar hava ulaşımında ve savaşta kullanılmıştır.
  • BALOTAJ

    Fr. Bir seçimde herhangi bir adayın, oyların ekseriyetini alamaması hali.
  • BAL-ŞİKESTE

    f. Kanadı kırık.
  • BÂLÛ

    f. Ana baba bir olan kardeş. * Siğil, sivilce.
  • BÂLÛAT

    Su dökecek çukur. * Lağım kuyusu.
  • BALÛDE

    f. Boy atmış, büyümüş.
  • BALVANE

    f. Dağ kırlangıcı. * Darı kuşu.
  • BALYEMEZ

    Osmanlıların bir zamanlar kullandıkları uzun menzilli toplar.
  • BALYOZ

    Fr. Vaktiyle Avrupa devletlerinin büyükelçi ve büyük konsoloslarıyla, general ve amiral gibi kişilerine verilen bir ünvandır. * (Yunancadan) Kazık çakmak, büyük taşları kırmak için kullanılan uzun saplı, iri ve ağır çekiç.