f. İsim veya zamirin sonuna ilâve edilirse, Türkçedeki i, im, in, a, e eklerinin yerine kullanılır. Meselâ:Hâne: Ev. Hâne-râ: Evi, evin, eve.Tû: Sen. Tû-râ: Seni, senin, sana.
RA
Kur'an alfabesinde onikinci harftir. Ebced hesabında 200 sayısına işaret eder. Bu harfe "Rı" denildiği gibi, "Ra-i mühmele" de denilir. Bazı tarih kayıtlarında" Rebi-ül Evvel" ayına işaret olarak geçer.
RA'
şiddetle sürmek.
RA'
Küçük kene.
RAA'
Boğazına hizmet eden adi insan.
RAABE
Genişlik, vüs'at. * Büyük olmak.
RA'AD
Geveze kimse. Çok konuşan adam. * Torpil balığı.
RAALE
Hamakat, ahmaklık.
RAAŞ
(Ra'şe-Ra'şen) Titretmek.
RA'B
Doldurmak. * Efsun, (sihir yapanlar okurlar.)
RAB'
Vasat, orta boylu. * Avlulu ev.
RAB'AT
(C.: Rabeât) Attarların dağarcığı ve kutusu. * Orta boylu kimse.
RABB
Sâhib, mâlik, seyyid. Cenab-ı Hak (C.C.) * Besleyen, yetiştiren, terbiye eden. Müstahik. Hüdâvend. (Kur'an-ı Kerim'de bu "Rabb" ismi ile Cenab-ı Hak 846 def'a zikredilir.) (Bak: Âlem)( Yâni : Herbir cüz'ü bir âlem mesabesinde bulunan şu âlemi bütün eczasiyle terbiye ve yıldızlar hükmünde olan o cüz'lerin zerratını kemal-i intizamla tahrik eder. Evet Cenab-ı Hak herşey için bir nokta-i kemal tayin etmiştir. Ve o noktayı elde etmek için o şeye bir meyil vermiştir. Her şey o nokta-i kemale doğru hareket etmek üzere, sanki mânevi bir emir almış gibi muntazaman o noktaya müteveccihen hareket etmektedir. Esna-yı harekette onlara yardım eden ve mânilerini def'eden, şüphesiz Cenab-ı Hakk'ın terbiyesidir. Evet, kâinata dikkatle bakıldığı zaman, insanların taife ve kabileleri gibi, kâinatın zerratı, münferiden ve müçtemian Hâliklarının kanununa imtisalen, muayyen olan vazifelerine koşmakta oldukları hissedilir. " Yalnız bedbaht insanlar müstesna!" İ.İ.)
RABB
Üveybaba.
RABBANÎ
(Rabbaniye) Rabbe âit. Cenab-ı Hakk'a dair ve müteallik. İlâhî. * Ârif-i Billâh olan, ilmi ile amel eden âlim.
RABBANİYYUN
(Rabbaniyyîn) Kendisini tamamen Cenab-ı Hakk'a vermiş olanlar. Putperestlikle alâkası olmayanlar.
RABBAT
Kadınların efendileri, sâhipleri, kocaları.
RABBE
Üveyana.
RABBENA
Ey bizim Rabbimiz! Ey Sâhib-i Hâlikımız! Ey bizi terbiye edip besleyen sâhibimiz! (meâlinde).
RABBÎ
Ey benim Rabbim.
RABBİ YESSİR VELÂ TÜASSİR
Ey Rabbim! Kolaylaştır, zorlaştırma, bana imdad eyle, yardım eyle (meâlinde).
RABB-ÜD DÂR
Ev sâhibi.
RABB-ÜL ÂLEMÎN
Bütün âlemlerin Rabbi. Her âlemi doğrudan doğruya Rububiyyeti ile tâlim, terbiye, tedbir ve idâre eden Cenab-ı Hak.(Kur'an-ı Kerim) (bazan iki kelimede, meselâ... Rabbüke tabiri ile ehadiyyeti ve Rabb-ül âlemîn ile vâhidiyyeti bildirir. Ehadiyyet içinde vâhidiyyeti ifade eder. Hattâ bir cümlede bir zerreyi bir göz bebeğinde gördüğü ve yerleştirdiği gibi; güneşi aynı âyetle, aynı çekiçle göğün göz bebeğinde yerleştirir ve göğe bir göz yapar. M.N.)(Her bir şey, hareketiyle bütün eşyayı vahdet nâmına zabteder. Demek, bütün yıldızları elinde tutmayan, bir tek zerreye Rabb olamaz. S.)
RABB-ÜL ERBAB
Bütün sâhiblerin, terbiyecilerin Rabbi, Allah. (C.C.)
RABB-ÜL MAL
Mal sâhibi. Sermaye sâhibi.
RABE
Yoğurt damızlığı.
RABEA
Devenin katı katı yelmesi.
RABIT(A)
Rabteden, bağlayan, bitiştiren. * Münasebet, alâka, bağlılık, yakınlık. İki şeyi birbirine bağlayan tertip. * Nefsini dünyadan men edip âhirete, Allah'a (C.C.) bağlanmak. * Tertip, sıra, düzen, usûl.(...Evet, tevhid-i imanî, elbette tevhid-i kulûbü ister. Ve vahdet-i itikad dahi, vahdet-i içtimaiyyeyi iktiza eder. Evet inkâr edemezsin ki: Sen bir adamla beraber bir taburda bulunmakla, o adama karşı dostane bir râbıta anlarsın; ve bir kumandanın emri altında beraber bulunduğunuzdan arkadaşane bir alâka telâkki edersin. M.)
RABITABEND
f. Rabtedici, bağlayıcı.
RABITA-İ İMAN
İman bağı, insanları hususan iman edenleri birbirine bağlayan iman.
RABITA-İ MEVT
Ölümünü düşünüp dünyanın fani olduğunu mülâhaza edip nefsin desiselerinden kurtulmak.
RABITA-İ ŞEYH
Tarikat-ı Nakşiyede, müridin hayalen şeyhinin huzurunda kendini tasavvur etmesine denir.
RABIZ
Koyun ağılı.
RABİ'
Dördüncü.
RABİA
(Müe.) Dördüncü. * Saatteki sâlisenin altmışta biri.
RABİA-İ ADEVİYE
(Hi: 95 - 185) Basra'lı bir hatun. Bütün hayatını dine hizmet için vakfetmiş, zengin kimseler evlenmek teklifinde bulundukları halde; "Allah'ı anmaktan, dine hizmetten beni alıkor" fikri ile reddetmiş, fakirliği ve istiğnayı kabul edip dine hizmetten vaz geçmemiştir. Talebe okutmuş meşhur bir veliyedir. (R. Aleyha)
RABİAN
Dördüncü olarak.
RABİB
Yoğurt.
RABİH(A)
(Ribh. den) Kârlı, kazançlı, faydalı.
RABİ-İ AŞER
Ondördüncü.
RABİT
Bağlı, bağlanmış, merbut.
RABİYE
(C.: Revâbi) Yüce, yüksek yer.
RABT
Bağlamak, bitiştirmek, bir şeye bağlamak. * Nizam vermek, intizam bulmak. * Gr: Cümleleri lüzumlu edatlarla birbirine bağlamak.
RABT EDATI
Gr: Bağlama edatı. Kelimeyi veya cümleyi birbirine bağlayan harf veya kelime. (Hem, ve... gibi)