(C.: Revâcib) Parmağın el ayasına bitişik olan boğumu.
RACİFE
Şiddetle sarsan sarsıntı. Dünyayı yerinden oynatan vakıa. İlk nefha.
RACİH
Üstün olan. Kıymetli, faziletli ve itibarı fazla olan. * Fık: Beyyinatta, bürhan ve delilin tercihinde delili üstün, beyyinesi evlâ ve makbul olan taraf.
RACİHA
Tercihli, daha önce diğerlerinden üstün.
RACİH-İ MERCUH
Bürhan ve delillerin tercih ve üstünlük esasları.
RACİL
Yaya olarak, yürüyerek.
RACİLEN
Yaya. Piyade. * Mc: Cahil, bilgisiz.
RACİN
Adama alışmış davar.
RACİYANE
f. Rica ederek, yalvararak.
RAD
f. Cömert, eli açık, faziletli, üstün, değerli.
RA'D
Gök gürültüsü. * Bulutları sevk ve nezaret ile vazifeli bir melek adı. * Tehdit etmek, korkutmak.(Terennümat-ı hava, na'rât-ı ra'diye, nağamat-ı emvac, birer zikr-i azamet. Yağmurun hezecatı, kuşların seceatı birer tesbih-i rahmet, hakikata bir mecaz... Lemeat'tan)
RAD'
Men'etmek, engel olmak. * Bırakmak, terk etmek. * Güzellik eseri. * Kına.
RA'D SURESİ
Kur'an-ı Kerim'in 13. Suresi.
RA'D U BERK
Gök gürültüsü ve şimşek.
RADAF
Üzerine ateş yakıp kızdırdıkları taş.
RADAFE
(C.: Razf) Kızdırılmış sıcak taş (süte bırakıp sıcaklık verirler.)
RADD
Süt ile pişmiş hurma. * Vurmak, dövmek.
RÂDD
(Redd. den) Geri döndüren, reddeden, geri bırakan.
RADDE
Derece. Rütbe. Sıra. Kerte. Mertebe. * Aşağı yukarı. * Fayda, menfaat. * Çizgi, hat.
RÂDD-ÜS SELÂM
Başkasının verdiği selamı alan.
RADE
Faide, menfaat.
RA'DE
Muztarib oluş, azablı ve sıkıntılı hâl. (Rı'de şeklinde de okunur)
RA'DENDAZ
(Ra'd-endaz) f. Gürleyen, gürleyici. Gök gürültüsü gibi gürleyen.
RADGA
(C.: Radg-Ridag) Sulu ve sıvı balçık.
RADH
Az bir şey verme. Az verilen şey. * Fık: Cihada iştirak eden kadınlara, kölelere, çocuklara ve zimmilere ganimet malından verilen mal.
RADHE
(C.: Radh-Ridh) Taşlı yer, taşlık arazi. * Büyük taşlardan olan çukur yer. (İçinde su birikip kalır.)
RADI'
(Rıda'. dan) Süt kardeş. * Süt emen çocuk. * Levmedilen kimse.
RA'D-I KASIF
Korkunç gök gürültüsü.
RA'D-I KAZA
Kaza yıldırımı, kaza şimşeği.
RADIYALLAHÜ ANH
Allah (C.C.) ondan razı olsun, mealinde duâdır. Aslında Allah ondan razı oldu demektir.(Sahabe-i Kiram Hazeratına Radıyallahu Anh denildiğine binaen, başkalara da bu mânada söylemek muvâfık mıdır?Elcevab: Evet denilir. Çünki Resul-i Ekrem'in bir şiarı olan Aleyhissalâtü Vesselâm kelâmı gibi Radıyallahu Anh terkibi, Sahabeye mahsus bir şiar değil, belki Sahabe gibi veraset-i nübüvvet denilen velâyet-i kübrada bulunan ve makam-ı rızaya yetişen Eimme-i Erbaa, Şâh-ı Geylanî, İmam-ı Rabbanî, İmam-ı Gazalî gibi zatlara denilmeli. Fakat örf-ü ulemâda sahabeye, Radıyallahu Anh; Tâbiîn ve Tebe-i Tâbiîne, Rahimehullah; onlardan sonrakilere, Gaferehullah; ve Evliyaya, Kuddise Sırruhu denilir. M.)
RADIYALLAHÜ ANHA
(Kadın için) Allah ondan razı olsun.
RADIYALLAHÜ ANHÜM
Allah onlardan razı olsun.
RADIYALLAHÜ ANHÜMA
Allah onların ikisinden razı olsun.
RADİ
(Râdiye) Razı olan, rıza gösteren, itaat eden.
RADİ'
(C.: Ruzâa-Ruzâ) Süt emen çocuk.
RADİB
Zayıf yağan yağmur. * Sidre ağacından bir cins.
RA'DİD
Korkak.
RADİF
Kızmış taşla ısıtılan süt. * Kızmış taş üzerine pişirilen et. (Merzuf da derler.)
RADİF
Binicinin ardına binen kişi.
RADİFE
Kıyametteki ikinci Sur'un ismi. (O'nunla bütün ölüler hayat bulurlar.)
RADİG
Ahmak, akılsız kimse.
RADİN
Za'feran çiçeği.
RA'DİN
Gürleyen. * Gürültülü.
RADİYEN
Razı olarak, beğenilerek, hoşnud olmak suretiyle.
RADK
Her nesnenin evveli.
RADM
Binayı taşla yapmak ( O binaya "razim" derler.)
RADM
Büyük set.
RADME (RADMÂ)
Büyük taş.
RADUA
Kuzusunu emziren ve hem de sağılır olan koyun.
RADYASYON
(Fr. Radiation) Bir enerjinin ışık demeti halinde yayılması.