Ş Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • ŞAH

    Ayıp.
  • ŞAHA

    f. Boyunduruk.
  • ŞAHADET

    (Şehâdet) Şâhidlik. * Bir şeyin doğruluğuna inanmak. * Delâlet. Alâmet, işaret, iz. * Allah (C.C.) rızâsı yolunda hayatını fedâ etmek. Din için muharebeden şehitlik. (Bak: Şehid)
  • ŞAHADET GETİRMEK

    Kelime-i Şehadet olan $ kelâmına inanıp söylemek. Bir Allah'tan başka ilâh olmadığına; Muhammed Aleyhissalâtü vesselâm'ın, Allah'ın Resulü olduğuna inanarak söylemek.
  • ŞAHADETNAME

    f. Bir işin yapılmasına müsaade veren resmî izin kâğıdı. Vesika. Diploma.
  • ŞAHAMET

    Semizlik, yağlılık, şişmanlık.
  • ŞAHAN

    (şâh. C.) f. şahlar, pâdişahlar.
  • ŞAHANE

    Şah gibi, şaha yakışır bir surette.
  • ŞAHB

    Yaradan kan akmak. * Emzikten süt akmak. * Rengin değişmesi.
  • ŞAHBAL

    (Şehbal) f. Kuş kanadının en uzun tüyü.
  • ŞAHBAZ

    f. İri ve beyaz doğan kuşu. * Mc: Çevik ve becerikli. Yiğit, şanlı, kahraman.
  • ŞAHBEYT

    Edb: Bir şiirin en güzel beyti. Gazelde matla'dan sonraki beyt.
  • ŞAHDANE

    f. İri inci tanesi. * Kenevir tohumu.
  • ŞAHDAR

    f. Dallı, budaklı ağaç. * Dallı boynuzlu hayvan.
  • ŞAHENŞAH

    f. Pâdişahlar pâdişahı. Şâhlar şâhı. En büyük pâdişah.
  • ŞAHESER

    f. Üstün ve büyük eser. Eserin şâhı. * Yüksek değerde olan.
  • ŞAHET-İL VÜCUH

    Yüzleri, bahtları kara oldu, yüzleri kararsın... meâlinde.
  • ŞAH-I MERDAN

    Mertlerin şahı meâlinde Hazret-i Ali Radiyallahü anh'ın bir nâmı.
  • ŞAH-I RİSALET

    Risaletin Şahı. Hz. Muhammed (A.S.M.)
  • ŞAHIS

    (C.: Eşhâs) Kişi, kimse. İnsanın cismanî hey'eti. * İnsanın uzaktan görülen karaltısı.
  • ŞAHIS

    (şahs. dan) Ölçmek için dikilen ve işaret tutulan nişan. * Belirten.
  • ŞAHIS ZAMİRİ

    İsim yerine kullanılan ve insanlara işaret eden kelimeler.Farsçada: $ (Men: ben), $ (Tu: sen), $ (U: o), $ (Mâ: biz), $ (Şümâ: siz), (İşân: onlar). Bunlar gayr-ı muttasıl (bitişik olmayan) zamirlerdir.Arapçada; gayr-ı muttasıl zamirler: $ (Ene: ben), $ (Ente-sen), $(Entümâ: ikiniz), $ (Hu: O), $ (Entüm: siz), (Entünne: siz) (Müennes), $ (Nahnu: biz), $ (Hüm: Onlar) (müzekker) $ (Hünne: Onlar) (müennes).
  • ŞAHÎ

    f. şaha, hükümdara ait, şah ile ilgili. * Hükümdarlık, şahlık. * Eski topların bir çeşiti. * Nişastalı, yumurtalı bir helva. * Tar: Osmanlı Padişahlarından Yavuz Sultan Selim Han'ın bastığı altun para. (Bu ismin verilmesi, üzerinde "şah" kelimesinin yazılı bulunmasından dolayıdır.)
  • ŞAHİC

    Eşek, hımar.
  • ŞAHİD

    Şahitlik yapan. Bilen, tanıyan. Senet yerine geçecek kadar mâkul ve mu'teber sayılan. Gören. * Resul-ü Ekrem Efendimizin (A.S.M.) bir vasfı. * Melâike-i kiram. * Hazır.
  • ŞAHİD

    f. Sevgili, mahbube. * Güzel, dilber.
  • ŞAHİD

    (C.: Şevâhid-Şühud) Veled yatağı denilen ve çocuk ile birlikte çıkan deri.
  • ŞAHİDE

    (Müe.) Kadın şâhid. * Mezar taşı. * Mezara dikine dikilen ve üzerinde yazı ve çiçek motifi bulunan baş ve ayak taşları. * f. Dilber, güzel.
  • ŞÂHİD-İ ÂDİL

    Doğru sözlü şâhid.
  • ŞÂHİD-İ EZELÎ

    Ezelden ebede her şey nazar-ı şuhudunda olan Cenab-ı Hak.
  • ŞAHİD-ZOR

    f. Yalancı şâhit.
  • ŞAHİH

    (C.: Şihah) Bahil kişi.
  • ŞAHİK

    Yüce, büyük dağ. * Yüksek yapı veya ağaç.
  • ŞAHİKA

    Dağ tepesi, zirve.
  • ŞAHİM

    Semiz, yağlı, şişman, besili.
  • ŞAHİN

    (C.: Şevâhin) Doğan'a benzer bir kuş ki, av avlamak için terbiye olunur.
  • ŞAHİNE

    Öşür memuru.
  • ŞAHİS

    Büyük cüsseli, iri yapılı kimse.
  • ŞAHİT

    (C.: Şihât) İnce yufka olmuş nesne.
  • ŞAHKÂR

    f. En güzel eser. Baş eser. şâheser.
  • ŞAHM

    Bozulmak ve değişmek. Fâsid ve mütegayyer olmak.
  • ŞAHM

    Etler arasında bulunan yağ, iç yağı. Don yağı.
  • ŞAHMERDAN

    (Şâh-ı merdan) f. Mertlerin şahı, Hazret-i Ali (R.A.). * Aşağı yukarı çıkan büyük demir tokmak.
  • ŞAHM-PARE

    f. İç yağın bir parçası. Bir kısım iç yağı.
  • ŞAHN

    Doldurmak. * Sürüp reddetmek.
  • ŞAHNA'

    Buğz, düşmanlık, adâvet.
  • ŞAHNE

    İnzibat memuru, emniyet memuru.
  • ŞAHNİŞİN

    f. Şahların oturmalarına lâyık yer. * Evin sokak üzerine olan çıkmaları.
  • ŞAHR (ŞAHİR)

    Ağızını öttürmek. * Islık çalmak. * Sesi yükseltmek.
  • ŞAHRAH

    f. Büyük ve işlek yol, cadde. Şaşırılması mümkün olmayan doğru ve işlek yol.