Ek, ilâve, katılan şey. Zeyl. Sonradan ilâve edilen, eklenen.
LAHİ
(Bak: Lahâ')
LAHÎ
Oyuncu. * Boşuna ve mânasız eğlenen. Oyalayan.
LAHİB
Açık yol.
LAHİF
Zulüm görmüş, ıztırab ve sıkıntı çekmiş.
LAHİK
Yetişen, vâsıl olan, ulaşan. * İlâve olan, eklenen. * Sonradan tâyin edilen, yenisi. (Bak: Lâhık)
LAHİKE
(C.: Levâhik) Gr: Ek, ilâve. (Bak: Lâhıka)
LAHİM
Et yediren. * Devamlı olarak et yiyen.
LAHÎM
Semiz, etli, şişman.
LAHİME
Et yiyen hayvan.
LAHİN
Telâffuz esnasında hususan Kur'ân okurken yanlışlık yapan.
LAHİS
Susuzluk veya sıcaktan dolayı dilini çıkararak soluyan köpek.
LAHÎS
Dar nesne.
LAHÎS
Örülmüş. Dizilmiş.
LAHİYANE TA'ZİB
f. Oyun olsun diye zahmet vermek. Oynarcasına azab vermek.
LAHİZ
f. Sel suyu.
LAHÎZ
Benzer, misil, nazir.
LAHK
(Lehak) Geriden yetişmek, ardından yetiştirilmek. * Alüvyon. Liğ. Akarsuların taşımasıyla gelen maddeler.
LAHLAHA
Güzel kokuların karışmasından meydana gelen koku. * Güzel kokularla yapılan bir nevi macun.
LAHLAHANİYE
Pelteklik, kekemelik.
LAHM
Et. Her şeyin içi ve üzeri. * Bir işi sağlam kılmak. * Kırık şeyi kuyumcunun yapıştırması. Lehimlemek. * Bir yerde ilişip kalmak.
LAHM Ü ŞAHM
Et ve yağ.
LAHME
Et parçası.
LAHN
Güzel ve kaideli ses. * Nağme. * Kaideye uymayan yanlış okuyuş. * Usulüne uygun okumak. * Sadece muhatabın anlıyacağı şekilde remizle söz söylemek. * Meyl. * Fehmeylemek. * Lisan. * Lügat. Fetva. Mânâ. Mefhum.
Abes, bâtıl sözleri çok söyleyen, boş konuşan kadın. (Müz: Elhâ)
LAHY
Sakalın bittiği yer.
LAHZ
Ahlâkı yaramaz kimse.
LAHZ
(Lahzân) Göz ucu ile bakma.
LAHZA
Göz açıp kapayacak kadar kısa zaman. Bir an. En kısa zaman. Göz ucu ile bir bakış. Zaman.
LAİC(E)
(C.: Levaic) Kalbini aşk ateşi saran kimse.
LAİHA
(Bak: Lâyıha)
LAİK
Fr. Dine istinad etmeyen. Ruhanî olmayan kimse. Dini olmayan şey. Dinî olmayan fikir, dinî olmayan müessese, sistem veya prensip. Devleti dinî esas ve hükümler ile idare etmeyen sistem. Temel esasların ve kanunların menşeini ve teşri'de (kanun yapmakta) hareket noktasını ve değer ölçüsünü dine isnad etmeyip insanın ve cemiyetin sadece dünyevi menfaat ve anlayış ölçüsüne terkeden; diğer tâbirle: İlâhi kanunu terkeden, beşeri nizamla cemiyeti idareye çalışan sistem. (...Bîtaraf kalmak, yâni: Hürriyet-i vicdan düsturuyla, dinsizlere ve sefahetçilere ilişilmediği gibi, dindarlara ve takvacılara da ilişmez bir hükümet... Ş.)