F Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • FEVHED

    Semiz oğlan, şişman çocuk.
  • FEVK

    Üst. Üst taraf. Yüksek derece. Yukarı.
  • FEVKALÂDE

    Âdetin fevkinde. Ayrıca, hususi surette. Bilinenlerin üstünde. Müstesna ve yüksek bir surette.
  • FEVKALBEŞER

    (Fevk-al beşer) İnsan gücünün üstünde, insanüstü.
  • FEVKALGAYE

    Son derecede.
  • FEVKALHAD

    (Fevk-al had) Huduttan ileride. Sınırsız. Hudutsuz.
  • FEVKALKANUN

    Kanun üstü. Kanunun kabul etmediği. Kanunun karışmadığı.
  • FEVKALKÜLL

    (Fevk-al kül) Hepsinin fevkinde. Bütününün üstünde.
  • FEVKALME'MUL

    (Fevk-al me'mul) Ümidin fevkinde, Umulandan ziyade. Ümid edilmedik şekilde. Beklenmedik bir anda.
  • FEVKALMU'TÂD

    (Fevk-al mu'tâd) Her zamankinden üstün. Âdetin fevkinde.
  • FEVKANÎ

    Üst, üst tarafta, üstteki.
  • FEVKATTAHAMMÜL

    (Fevk-at tahammül) Tahammülün üstünde, tahammül edilmez, dayanılmaz, dayanılması imkânsız.
  • FEVR

    Hemen. Birdenbire. Acele. Sür'at. * Bir adamın geldiği semt ve cihet. * Suyun kaynayıp fışkırması.
  • FEVREN

    Birdenbire, sür'atle, çarçabuk.
  • FEVRES

    Buğday, hınta.
  • FEVRÎ (FEVRİYYE)

    Düşünmeden ve âni olarak yapılan hareket.
  • FEVT

    Ölüm, mevt. * Kaybetme. Elden çıkarma. Kaçırma. Bir şeyin bir daha ele geçmiyecek şekilde elden çıkması.
  • FEVT-İ FURSAT

    Fırsat kaçırma. Fırsatı değerlendirememe. Ele geçen bir imkânı kullanamama.
  • FEVVARE

    Fıskıye, su fışkırtan şey.
  • FEVZ

    Ölmek, mevt.
  • FEVZ

    Kurtuluş. Zafer. Necat. Muvaffakiyet. Selâmet.
  • FEVZÂ

    Kargaşalık. Anarşi. * Karışmış, muhtelit.
  • FEVZAÎ

    Anarşist. Hiç bir din ve nizam tanımayan. * Kargaşalık ve anarşi ile alâkalı.
  • FEVZAİYE

    Fls: Anarşik. Kanun ve nizam tanımayan hal ve hareket.
  • FEVZÂ-YI ÂRÂ

    Fikirlerin karmakarışık olması. Fikre ait anarşi. Fikrî anarşi.
  • FEVZÎ

    Kurtuluşa, fevze âit ve müteallik.
  • FEVZİYE

    Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması üzerine II.Sultan Mahmud tarafından eski odalar mevkiine verilen isimdir. Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması esnasında, yeni odalar Kara Cehennem'in attığı yağlı paçavralarla yanmış, eski odalar da ocağın ilgasından birkaç gün sonra yıktırılmıştır. Gerek yanan ve gerekse yıkılan yerlerin vaziyetlerinin tâyini hakkında Sadrazam Selim Mehmed Paşa'nın, Padişaha arzettiği telhis üzerine, Sultan Mahmud, yeni odaların bulunduğu yere Ahmediye, eski odalar mevkiine de Fevziye adının verilmesini emretti (O.T.D.S.)
  • FEY'

    Ganimet. Harbde elde edilen mal. * Rücu'. * Haraç. * Zeval vaktinden sonraki gölge. (Bak: Fey-i zeval)
  • FEY' (FEY'A)

    Her nesnenin evveli.
  • FEYA

    Yahu... gibi mânaya gelir, hayret ifade eder.
  • FEYAC

    Söz, kelam.
  • FEYAFÎ

    (Feyfâ. C.) Çöller, sahralar.
  • FEYALİLACEB

    (Fe-yâ lil'aceb) Hayret ve taaccüb ifâdesi için söylenir.
  • FEYAYİH

    (Feyhâ. C.) Genişlikler, enginlikler, boşluklar.
  • FEYC

    (C: Füyuc-Feycân) Haber getiren peyk.
  • FEYCEN

    Sedef dedikleri ot.
  • FEYD

    Sallanmak.
  • FEYDUM

    Bir nevi mâcun.
  • FEYEZAN

    f. Suyun çok olup taşması, çoşması. * Bolluk, fazlalık, feyiz.
  • FEYFA'

    (C.: Feyâfi) Büyük çöl, sahra.
  • FEYFA-NEVERD

    f. Çöl yolcusu. Çöllerde yol alıp ilerliyen.
  • FEYH

    Sıcağın şiddetlenmesi. * Koku yayılmak. * Kazan kaynamak. * Yara kanamak.
  • FEYHA

    Bir nevi toprak çanak. * Genişlik, vüs'at.
  • FEYHA

    Geniş ve büyük olan. Engin.
  • FEYHAK

    Geniş nesne.
  • FEYHEC

    İçki ölçülen bardak. Şarab. Hamr. Bâde.
  • FEY-İ ZEVAL

    Güneşin garba doğru dönmesinin başlaması, Güneş tam ortada gibiyken yerde dikili olan şeylerin gölgeleri batıdan doğuya dönüp kısalmakta son bulduğu zamandır. Bundan sonra öğle namazı vakti başlar.
  • FEYK

    Tavuğun gıdaklaması. * Uzun boylu erkek. * İyi olmak.
  • FEYL

    Hamile kadının sütü.
  • FEYLAK

    Büyük adam. * Çok asker. Kolordu. * (C: Feyâlik) İpek böceği ve kozası.