Fr. Çeşitli sebeplerle yapılan ve birkaç gün süren şenlik.
FE-SÜBHANALLAH
Allah (C.C.) ne güzel yaratmış; Allah Sübhândır, bütün noksanlıklardan münezzehtir; Her şey kendine tesbih eder (anlamında olup hayret ve taaccübü ifâde için söylenir.) (Bak: Sübhân)
FESV
(Fesüvv) Yellenmek.
FEŞ'
Böğürtlen ağacına benzer bir ağaç.
FEŞAFEŞ
f. Hışıltı. * Atılan okun, havada giderken çıkardığı ses.
FEŞAK
Sürur, neşe, sevinç, neşat.
FEŞAN
f. Saçma. Neşretme. * Yayıcı. Serpici olan.
FEŞAR
f. Sıkıcı. Sıkan. Sıkıp suyunu çıkaran.
FEŞC
Ayağını ayırıp apışmak.
FEŞEL
(C: Efşâl) Korkak olmak.
FEŞFAŞ
Yassı kılıç.
FEŞFEŞE
Uykudan uyandırmak.
FEŞG
Dağıtmak. * Vurmak.
FEŞGA
Dağılmış; münteşir.
FEŞGA
Pamuk parçası.
FEŞH
Başına el ile vurmak.
FEŞİL
(C.: Efşâl) Korkak, cesaretsiz, yüreksiz.
FEŞK
Kırmak.
FEŞŞ
Eritmek. * Süt sağmak. * Çıkarmak. * Yabani olan keçiboynuzu ağacının yemişi.
FETA
(Fetâne) (C: Eftâ) Yassı ve çökük burunlu olmak.
FETA
(C.: Fitye, Fityan veya feteyân) Genç. Delikanlı. * Cömert.
FETAH
Yumuşak.
FETAK
Fıtık. Kasığı şişmiş olan kimse.
FETAKE
Gadretmek, öldürmek.
FETANET
(Bak: Fatânet)
FETASE
Yassı çökük burunlu olmak. * Büyük boncuk.
FETAT
Kuvvetli, genç kadın.
FET'E
Zikretmek.
FETEHAT
(Fetha. C.) Fethalar, arapçadaki üstün işaretinin adı.
FETEL
Devenin iki kollarının, yanlarından uzak olması.
FETEVA
(Fetva. C.) Fetvalar. Ehliyet sâhibi bir din âliminin bir mes'ele hakkında müsbet veya menfî haber ve malûmatları. (Bak: Fetva)
FETH
Açma, başlama. * Zaptetme. Ele geçirme. Zafer. Nusret. * Faydalı şeyleri elde etmek için yolları açmak. Muğlak şeyleri açmak. Bu iki suretle olur. Biri, basâr ile idrâk olunur. Gam ve kederi gidermek gibi. İkinci de: İki nevi olup birincisi; dünya işlerinde olur. Sürur vermekle gamı izâle etmek, bir değerli şey vermekle fakirliği kaldırmak gibi. İkincisi; kapalı, muğlak bilgilerin keşif ve izharında kullanılır. Bu da iki türlüdür; Birisi; zâhirî ve müsbet ilimleri çoğaltmak ve mânalarını tahkik etmekle olur. Diğeri; ilm-i ledün âlemine dalmakla olur. (L.R.)
FETHA
Gr. Arabçada harfleri (E, A) diye okutan işâret, üstün.
FETHA (FETAHA)
(C.: Füteh-Fütuh-Fethât) Kaşı olmayan halka yüzük. * Büyük yüzük. * Tavşancıl kuşu.
FETHÎ
Fetih ile alâkalı. Fethe âit. * Ferahlık verici.
FETH-İ BAB
Kapı açmak.
FETH-İ BİLAD
Beldelerin istilâsı, şehirlerin zabtı.
FETH-İ İSLÂM
Tuna nehri üzerinde Kladova kasabası yakınlarındaki bir kalenin adı. * İslâmların fethetmesi.
FETH-İ KELÂM
Söze başlama.
FETH-İ KOSTANTİNİYYE
İstanbul'un Fatih Sultan Mehmed Han tarafından fethi.
FETH-İ MEYYİT
Ölüm sebebini anlamak için cesedin açılarak muâyene edilmesi, otopsi.
FETH-İ MÜBİN
Açık ve parlak zafer. Hakkı, bâtılın tahakkümünden kurtaran veya birbirine zıd olan hak ile batılın karışıklığını ayırarak hakkı galip kılan feth ve zafer Bu zafer, harp ile olabileceği gibi harpsiz de olur. (Hakikatın ve ilmin galebesi gibi.)Fetih suresinin birinci âyetinde geçen "Feth-i mübin"in ifade ettiği manâlardan biri: Sahih-i Buharî muhtasarının beyanına göre çok İslâmî fetihlerin mebdei olan Hudeybiye sulhudur. Ulemanın ekserisine göre ise; Biat-ı Rıdvan'dır.Kur'anın hitabı umum asırlara baktığı için, bu gibi fetih ve zafer manâlarından her asırdaki Âlem-i İslâm hissedardır.
FETH-İ SUVER
Suretlerin meydana çıkışı. Her mahlûkun Allah'ın ilim, irade ve kudretiyle en münasib şekilde suretlerinin açılışı.
FETİH
(Bak: Feth)
FETİH SURESİ
Kur'an-ı Kerim'in 48. suresi.
FETİK
Dülger. * Sabah. * Parlayıcı nesne, parlak olan şey.
FETÎL(E)
Yaralara konulan tiftik. * Lâmba fitili. * Deriden çıkan kir. * Örgü.
FETÎR
Taze nesne. * Cıvık hamur. * Acele anlaşılan.
FETÎS
Büyük çekiç.
FETİŞİZM
Fr. Küçük putlara ve heykellere tapma âdeti. Putçuluk. Kadın resimlerine veya heykellere fazlaca sevgi beslemek hastalığı.