F Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • FERUKA

    Böğürün yağı. * Korkak kişi.
  • FERVE

    f. Bazı hayvanların makbul olan derileri. Kürk.
  • FERVE

    (C: Füre'-Firâ) Baş derisi. * Bir parça toplanmış kuru ot. * Servet, zenginlik. * Kürk.
  • FERY

    İyi iş işlemek. * Meşin dikmek. * Yaramaz iş. Bir nesneyi ıslah için kesmek.
  • FERYAD

    f. Bağırıp çağırma. Yüksek sesle medet istemek. Figan.
  • FERYAD-BAHŞA

    f. Feryâd ettiren, bağırttıran.
  • FERYAD-HAN

    f. Yardım isteyen.
  • FERYAD-I ANDELİB

    Bülbülün feryâdı, ötmesi. * Yirmiiki martta olan bir fırtına.
  • FERYAD-RES

    f. Feryâd edenin imdâdına koşan, yardımına gelen.
  • FERZ

    Çukur yer. * Düz yer. * Ayırmak.
  • FERZA'

    Pamuk çekirdeği.
  • FERZAH

    Akrep isimlerinden bir isim.
  • FERZAN

    İlim ve hikmet.
  • FERZANE

    f. Bilgili kimse. Hakîm, feylesof. * Tas: Nefsanî alâkalardan sıyrılmış kimse.
  • FERZANE-GÎ

    f. Üstünlük, rüçhaniyet. * Bilgi.
  • FERZEND

    (C.: Ferzendân) f. Yavru. Çocuk. Veled.
  • FERZENDÂNE

    Evlâd gibi. Evlâda yakışır surette.
  • FE'S

    İki yüzlü balta. * Balta ile vurmak.
  • FESA

    Bıçak.
  • FESA

    Eskimek. * Vurmak.
  • FESAD

    Bozuk ve fenalık. Karışıklık. Haddi tecavüz edip zulmetmek. (Zıddı: Salâh'tır.)( $ Evet fıskla bozulan bir adam, bataklığa düşüp çıkamayan bir şahıs gibi çokların da o bataklığa düşmelerini istiyor ki, maruz kaldığı o dehşetli hâlet, bir parça hafif olsun. Çünkü musibet umumi olursa, hafif olur. Ve keza, bir şahsın kalbinde bir ihtilal, bir fenalık hissi uyanırsa; yüksek hissiyatı, kemalâtı sukut etmeye başlar; kalbinde tahribata, fenalığa bir meyil, bir zevk peyda olur. Yavaş yavaş o meyil kalbinde büyür; sonra o şahıs; bütün lezzetini, zevkini tahribatta, fenalıkta bulur. İşte o vakit, o şahıs, tam mânasiyle arzda yırtıcı bir hayvan, ihtilali çıkarıp büyüten bir belâ, fesadı durmayıp karıştıran bir âfet kesilir. İ.İ.)
  • FESAD-AMİZ

    f. Oyunbozanlık eden, fesat karıştıran.
  • FESADAT

    (Fesad. C.) Bozukluklar. Kötülükler. Karışıklıklar.
  • FESAD-ENGİZ

    Fesad koparan. Fesad çıkaran. Karışıklık çıkaran.
  • FESAD-I AHLÂK

    Ahlâk bozukluğu.
  • FESAD-I DİMAĞ

    Akıl bozukluğu, delilik.
  • FESAD-I Mİ'DE

    Mide fesadı, mide bozukluğu.
  • FESAD-I TE'LİF

    Edb: Bir cümlede yapılan tertibin mâna çıkmayacak derecede bozuk ve karışık oluşu.
  • FESAFİS

    Kesmez kılıç.
  • FESAHAT

    (Bak: Fasahat)
  • FESAKÎ

    (Fıskıyye. C.) Fıskiyeler. * Çocukların oynadıkları su püskürten oyuncaklar.
  • FESALE

    (Füsule) Alçak ve asılsız olmak.
  • FESANE

    f. Asılsız hikâye. Masal. (Bak: Efsane)
  • FESAR

    f. Yular.
  • FESC

    Her nesnenin boşu.
  • FESDA'

    (Bak: Sada')
  • FES'E

    Sâkin olmak, sâkin etmek.
  • FESEKA

    (Fâsık. C.) Fâsıklar. (Bak: Fâsık)
  • FESH

    Bozmak. Hükümsüz bırakmak. Kaldırmak. * Zayıf olmak. * Bilmemek. Cehil. * Re'y ve tedbiri ifsad eylemek. * Zaif-ül akıl. Zaif-ül beden. * Tembellik yüzünden gayesine erişemeyen. * Unutmak. * Tıb: Beden âzalarının mafsallarını yerinden çıkarıp ayırmak.
  • FESH

    Genişletmek.
  • FESH-İ MUKAVELE

    Mukavelenin bozulması, anlaşmanın feshedilmesi.
  • FESÎH

    (Füshat. den) Açık, geniş.
  • FESİL

    (C: Efsâl-Fisâl) Adi, yaramaz kimse. * Bağ çubukları dikmek.
  • FESÎL

    (C: Füslân) Hurma ağaçlarının küçüğü. * Her nesnenin kemi ve yaramazı.
  • FESÎT

    Tırnak kesintisi, tırnak parçası.
  • FESK

    Yola gitmek. * Kan döküp adam öldürmek.
  • FESR

    Beyan etmek, açıklamak. * Tabibin suya bakması.
  • FESS

    Kıtlık günlerinde tohumundan ekmek yapılan bir ot.
  • FESTAT

    (Bak: Fustât)
  • FESTEMİ'

    (Fe-istemi') Dinle, işit (anlamında bir kelimedir.) (Fe) ile (İstemi') emr-i hazırından ibarettir.