Cins ve nev'inin icabından fazla büyümüş, çok iri. * Melez. İki ayrı cins hayvandan doğma.
AZMAYİŞ
f. Deneme, sınama, tecrübe. * Tar: Emekdar tirendâzların kullandığı bir çeşit ok.
AZMEN
Pek fazla şeyler içine alabilen. * En çok güvenilen.
AZMEND
f. Haris, açgözlü, tamahkâr, cimri.
AZMÎ
Kemikli, kemikten yapılmış.
AZM-İ ACZ
Tıb: Sağrı kemiği. Kuyruk sokumu kemiği.
AZM-İ ADESÎ
Tıb: Mercimek kemiği.
AZM-İ ADUD
Tıb: Pazı kemiği.
AZM-İ AKAB
Tıb: Ökçe kemiği.
AZM-İ ENFÎ
Tıb: Burun kemiği.
AZM-İ KASABA
Tıb: Baldır kemiği.
AZM-İ KAT'Î
Kesin karar, kat'î azim.
AZM-İ KİTF
Tıb: Kürek kemiği, omuz kemiği.
AZM-İ KU'BERE
Tıb: Kolumuzun ön tarafında bulunan önkol kemiği. (Önkol kemiğinin arkasında dirsek kemiği bulunur).
AZM-İ TERKOVA
Tıb: Köprücük kemiği.
AZM-İ US'US
Tıb: Kuyruk kemiği.
AZM-İ VECENÎ
Tıb: Elmacık kemiği.
AZM-İ ZEND
Tıb: Dirsek kemiği.
AZM-İ ZIFRÎ
Tıb: Tırnaksı kemik.
AZMÛDE
f. Tecrübe etmiş olan. Tecrübeli. * Tecrübe olunmuş, denenmiş.
AZMÛDEGÎ
f. Tecrübe, deneme, imtihan.
AZMÛN
f. Tecrübe, deneme, imtihan.
AZOİK
En eski jeolojik zaman. * İçinde fosil bulunmayan toprak.
AZR
Sünnet etmek.
AZRA
Medine-i Münevvere'nin bir ismi. * Sevgili. Mahbûbe. * Delinmemiş inci. * Üzerinde yürünmemiş kum. Kız olan kız. * Hz. Meryem'in bir vasfı.
AZRAİL
Ölüm meleği. Dört büyük melekten biridir, ölenlerin ruhlarını almak görevi vardır. Diğer bir ismi de "melek-ül mevt: Ölüm meleği"dir. Yeryüzünde hayatın var olması, insanın yaratılışı tesadüfle açıklanamıyacağı gibi, ölüm de tesadüfle açıklanamaz. Hayatı yaratan ölümü de yaratmıştır. Hayat gibi ölüm de bir rahmettir. Ölüm, meşakkatli dünya hayatından terhis olma ve ebedî âleme yolculuktur. İnanmıyanların ölümden çok korkmaları ve hatırlarına getirmekten ürkmeleri bundandır. Azrail (A.S.) müslümana göre ebediyet âlemine yolculuğun dâvetçisi; hastalık, kaza vs. sebepler, ölüm için bahane ve sebeplerdir. Azrail (A.S.) bu sebeplerin arkasında görevini yerine getirir.(Azrail Aleyhisselâm Cenâb-ı Hakk'a münâcât edip demiş: "Kabz-ı ervah vazifesinde senin ibâdın benden küsecekler, şekvâ edecekler." Ona cevaben denilmiş: "Senin vazifene hastalıkları ve musibetleri perde yapacağım; tâ ibâdımın şekvaları onlara gitsin, sana gelmesin." Aynen bu perdeler gibi Azrail Aleyhisselâm'ın vazifesi de bir perdedir. Tâ haksız şekvâlar Cenâb-ı Hakk'a gitmesin. Çünkü; ölümdeki hikmet ve rahmet ve güzellik ve maslahat cihetini herkes göremez. Zâhire bakıp itiraz eder, şekvaya başlar. İşte bu haksız şekvâlar Rahim-i Mutlaka gitmemek hikmetiyle Azrail Aleyhisselâm perde olmuş. Aynen bunun gibi bütün meleklerin, belki bütün esbab-ı zâhiriyenin vazifeleri, izzet-i rububiyetin perdeleridir. Tâ güzellikleri görünmeyen ve hikmetleri bilinmeyen şeylerde kudret-i İlâhiyenin izzeti ve kudsiyeti ve rahmetinin ihatası muhafaza edilsin, itiraza hedef olmasın ve hasis ve ehemmiyetsiz ve merhametsiz şeyler ile kudretin mübaşereti nazar-ı zâhirîde görünmesin. Ş.)
AZRAR
(Zarar. C.) Zararlar, ziyanlar, kayıplar.
AZREC
Seri, hafif nesne. Vâhid, tek.
AZREF
Çok zarif. Zariflerin zarifi. * Çok zeki.
AZREF-İ ZÜREFÂ
Zariflerin zarifi.
AZRENG
f. Çok üzüntü, meşakkat, eziyet. * Son derece sert ve katı.
AZÛF
Yiyecek, erzak. Azık.
AZÛG
f. Kir, pas.
AZÛK
İçi henüz olmamış fıstık yemişi.
AZÛL
Çok azarlayan, çıkışan, paylıyan.
AZÛMET
Eğlence. Neşeli ve hoşça vakit geçirten şey.
AZÛN
f. Öylece, onun gibi, bunun gibi, böylece.
AZUR
(Azver) f. Açgözlü. Hırslı. Tamahkâr. Cimri. Hasis.
AZURDE
(Bak: Azürde)
AZÛZ
Isırıcı, ısıran.
AZÛZ
Memelerinin delikleri dar olan deve ve koyun.
AZÜG
f. Hurma lifi. * Ağaç ve asma budantısı.
AZÜRDE
f. Azar görmüş, incinmiş, gücenmiş. Kalbi kırılmış, üzülmüş.
AZÜRDE-DİL
Kalbi kırık. Müteessir.
AZÜRDE-GÎ
f. Gücendirilmiş, incitilmiş olma.
AZÜRDE-HÂTIR
f. Gönlü kırılmış, hatırı kırılmış.
AZÜRDE-PÜŞT
f. Beli bükülmüş ihtiyar.* Yükten sırtı berelenmiş olan hayvan.