F Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • Fİ AMAN-İLLAH

    Allahın muhafaza, siyânet ve hıfzında.
  • FİAL

    Çocuk oyunudur. (Bir şeyi toprak içinde gizleyip sonra taksim edip "hangimizin hissesinde çıkar" diye ararlar.)
  • FİAL

    (Fiil. C.) Fiiller, yapılan şeyler.
  • FİAM

    Çok kalabalık olan erkekler topluluğu.
  • FİAT

    (Fî. C.) Kıymetler, değerler, bahalar.
  • FİCA

    Birdenbire, ansızın.
  • FİCAC

    İki dağ arasında geniş yol. (Bak: Fecc)
  • FİCACEN SÜBÜLÂ

    Turuk-u vâsia, geniş yollar.
  • FİCC

    Şam karpuzu. * Tam olmamış olan meyve.
  • FİDA

    Dağıtmak. * Atâ etmek. Hediye veya bahşiş olarak vermek. * Bedel vermek.
  • FİDAM

    (Feddâm) : Su kabının üzerine koydukları süzgeç. * Mecusilerin ağızlarını bağlamakta kullandıkları bez.
  • FİDRE

    Et parçası.
  • FİDYE

    Herhangi bir farzından birini yerine getirmeye gücü olmayan bir kimsenin Cenâb-ı Hak'tan özür dilemek kasdı ile, verdiği para veya sadaka. * Esir veya kölelikten kurtulmak için verilen para. * Fık: Fakirin sabahlı akşamlı bir günlük yiyeceği.
  • FİDYE-İ NECAT

    Bir kimsenin esirlikten veya başına gelen bir belâdan kurtulmak için, kendisi veya kendi namına başkası tarafından mecburen verilen para vesaire hakkında kullanılan bir tabirdir. Tabirin karşılığı, can kurtarma akçası demektir.
  • FİE

    Kalabalık, topluluk, cemaat.
  • FÎF

    (C: Efyâf- Füyuf) Düz yer.
  • FİGÂN

    f. Ağlayıp sızlama, bağırıp çağırma.
  • FİGÂN-PERVER

    f. Feryad ettiren, bağırtan.
  • FİGÂN-TİZ

    Yüksek feryad.
  • FİGÂR

    f. Ceriha, yara. * İncinmiş, yaralı, müteessir manalarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Dil-figâr $ : Yüreği yaralı.
  • FİGEN

    f. Yıkıcı, düşürücü, atıcı.
  • FİGENDE

    f. Yıkık, yıkılmış, düşkün.
  • FİGÜR

    Fr. Oyuncunun hareketi. * Resim, şekil, canlı resim. * Mecaz.
  • FÎH

    (Fî-h) Onda, onun hakkında.
  • FİHAL

    (Fahl. C.) İtibarlı, seçkin ve üstün kimseler.
  • FİHAM

    (Fahîm ve fahm. C.) İtibar ve nüfuz sahibi kişiler, ulu kimseler.
  • FİHHÎR

    Çok gururlanıp fahirlenen kimse.
  • FÎHİ NAZAR(UN)

    Şüphe edilen bir mes'ele hakkında söylenir. "Ona bir bakmak, tetkik etmek lâzımdır" demektir.
  • FİHR

    (C: Efhâr) Destesenk dedikleri taş. * Taş.
  • FİHRİS

    (Fihrist) Bir dükkânda veya bir kitabın içerisinde ne bulunduğunu sıra ile gösteren liste. (Kataloğ) * (C: Fehâris) Her nesnenin aslı. * Kanun.
  • FÎ-İ CÂRÎ

    Geçer değer, muteber fiat.
  • FÎ-İ MAKTU'

    Biçilmiş kıymet, kararlaştırılmış değer.
  • FİİL

    (Fi'l) Müessirin te'siri. Amel, iş. *Gr: Hâdiseye veya zamana delâlet eden kelime. (Sarf bilgisinde geniş izahı vardır.) Türkçede; gelme, gitme, yazma, okuma, gezme gibi kelimelere de fiil denir. (Fi'l diye de yazılır.)
  • FİİLEN

    Gerçekten, işleyerek, hakikatte.
  • FÎKA

    (C Efavık-Efvak) İki defa sütü sağmak arasında biriken süt.
  • FİKAK (FEKÂK)

    Halas, kurtulma. * Bir şeyin karşılığında verilen şey.
  • FİKR

    (Fikir) Akıl. * Re'y, istek, düşünce.
  • FİKREN

    Zihnen, fikir ile, düşünerek.
  • FİKRET

    Düşünme, tefekkür, teemmül, fikir, Düşünülen şey.
  • FİKRET-İ BEYZA

    Münevver fikir. Parlak fikir.
  • FİKRÎ

    (Fikriye) Fikir cinsinden, fikirle alâkalı. Fikre âit ve müteallik.
  • FİKR-İ ÂMİYANE

    Bayağı fikir, alelâde düşünce.
  • FİKR-İ FÂSİD

    Bozuk fikir, fâsid fikir.
  • FİKR-İ İNFİRADÎ

    Tek başına olmak fikri, istişâresiz iş yapmak. Bir şeyi sâde kendine mal etmek fikri, hodgâmlık. (Bak: Himmet)
  • FİKR-İ MUZMER

    Gizli kalmış ve dışarı vurulmamış fikir.
  • FİKR-İ TA'KİB

    Sona erdirme, peşini bırakmama.
  • FİKR-İ VATAN

    Vatan düşüncesi, vatan fikri.
  • FİKRİYYAT

    Fikir ve düşünce ile olan işler.
  • FİL

    (C.: Efyal-Füyul) Daha ziyade Hindistan ve Asya gibi yerlerde bulunan iri vücudlu, hortumlu bir hayvan.
  • FİL SURESİ

    Kur'an-ı Kerim'de 105. sure olup Mekke-i Mükerreme'de nâzil olmuştur.