F Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • FÜRUN

    Ekmekçi fırını.
  • FÜRU-NİHADE

    f. İndirilmiş, tenzil edilmiş.
  • FÜRUSÎ

    f. İyi binici, ata iyi binen.
  • FÜRUŞ

    (Firaş. C.) Döşemeler. Yerlere serilen örtüler. * Yataklar.
  • FÜRUŞ

    f. Satan. Satıcı.
  • FÜRUT

    (C: Efrât) Haddini tecavüz eden. * İsraf. * Zayi. * Yüksek mevzi.
  • FÜRUZ

    f. Parlatan. Nurlandıran.
  • FÜRUZAN

    f. Parlak, parlayıcı, parlayan.
  • FÜRZA

    Irmak kenarından başka yere su gitmesi için açılan gedik. Deniz kenarında gemilerin durmasına mahsus yer. Liman.
  • FÜRZEL

    Sırtlan eniği.
  • FÜRZUM

    Yuvarlak ağaçtan yapılıp, üstünde bir şey yontmağa mahsus dülgerler örsü.
  • FÜSA

    Yellenmek.
  • FÜSAFİS

    Keneye benzer murdar kokulu bir böcek. * Tahta kurusu.
  • FÜSAT

    (Füstât) Kıl. Büyük çadır. * Kapıya asılan perde. * Cemaat. * Mısır'da bir mahallin adı.
  • FÜSEHA

    (Bak: Fusaha)
  • FÜSEYFİSA

    Küçük boncuk taneleriyle veya taş ve cam parçalarıyla süslenmiş satıh.
  • FÜSHAM

    Göğsü geniş olan.
  • FÜSHAT

    Vüs'at, genişlik, açıklık.
  • FÜSHAT-KEDE

    f. Geniş yer.
  • FÜSHAT-SERÂY

    f. Geniş yer, geniş saray.
  • FÜSHAT-ZÂR

    f. Geniş yer.
  • FÜSUK

    (Fısk. dan) Yalancılık. Doğruluk ve itatten ayrılmak. Sıdk u taatten huruc.
  • FÜSUL

    (Bak: Fusul)
  • FÜSUN

    f. Şaşırtıcı, hayret verici ve kendine cezbedici bir güzellik. * Büyü.
  • FÜSUNGER

    f. Sihirbaz.
  • FÜSUNKÂR

    f. Büyüleyici. Cezb ve celbedici. Hayranlık verici.
  • FÜSUNPERVER

    f. Büyüleyici, hayranlık verici, cezbedici, celbedici.
  • FÜSUNSÂZ

    f. Büyüleyici, câzibedâr.
  • FÜSUS

    f. Eyvah! Yazık!
  • FÜSUS

    Nükte, maskaralık.
  • FÜSÜRDE

    f. Donmuş, sertleşmiş. Müncemid.
  • FÜSÜRDE DİL (EFSÜRDE DİL)

    Kalbi donmuş. Hissiz. Kalbi katılaşmış.
  • FÜŞAG

    Sarmaşık otu.
  • FÜŞÜRDE

    f. Direnen, inad eden, ısrar eden.
  • FÜŞÜRDE-KADEM

    f. Ayak direyen, inad eden, ısrar eden.
  • FÜŞV

    Aşikâre ve zâhir olmak. Görünmek.
  • FÜTADE

    (C.: Fütâdegân) f. Mübtelâ, tutkun. * Biçare, zavallı. * Düşkün, düşmüş.
  • FÜTAHA

    Hükmetmek.
  • FÜTAN

    f. Düşen, düşerek.
  • FÜTAR

    Kesmez kılıç.
  • FÜTAT

    Parçalanmış ve dağılmış olan şey. * Her nesnenin ufağı, parçası.
  • FÜTL

    (Eftel. C.) Kolları göğsünden uzak olan kimseler.
  • FÜTTAK

    (Fâtik. C.) Fırsat buldukça adam öldürenler.
  • FÜTUH

    (Feth. C.) Fetihler. * (C: Fütuhât) Açılmak. * Yardım. * Lütf-u İlâhîye ulaşmak. * Zafer. Galibiyet. * Açıklık. Gönül ferahlıkları.
  • FÜTUHAT

    (Fütuh. C.) Fetihler, zaferler, galibiyetler.
  • FÜTUN

    İmtihan ve tecrübe etmek. * Birbiri ardınca mihnete ve şiddete düşmek.
  • FÜTUR

    Yeis. Ümidsizlik. Usanç. * Zaaf. * Keder, gam. * Gevşeklik.
  • FÜTÜVVET

    Dostlara afv ve safh ile muamele. * Yiğitlik. Cömertlik. Lütuf ve ihsankârlık. * Kerem ve seha. * Soy temizliği.
  • FÜTÜVVET-MEND

    f. Elaçıklık, cömertlik.
  • FÜUS

    (Fe's. C.) İki yüzlü baltalar.