(C.: Fükâhât) Hoşa giden söz, lâtife, şaka, mizah.
FÜKUK
Yaşamak. * Kocalmak, ihtiyarlamak. * Ayrılmak.
FÜLC
(C: Füluc) Fevz ve zafer. * Yarık.
FÜLFÜL
(C: Felâfil) Karabiber.
FÜLFÜL-İ TAVİL
Uzun biber.
FÜLGUR
Kuzukulağı dedikleri ot.
FÜLK
Gemi, sandal, kayık.
FÜLLEYK
Bir şeftali cinsi.
FÜLS
(Fels) Mangır, akça, pul.
FÜLS-İ AHMER
Bakır sikke, kızıl mangır.
FÜLÛ'
Yarıklar.
FÜLUS
(Fels. C.) Bakır paralar. * Balık pulu.
FÜNDAK
Hesap defteri.
FÜNUK
İnat etmek.
FÜNUN
(Fen. C.) Fenler, ilimler. (Bak: Fenn)
FÜNUN-U EKVÂN
Kâinata dair fenler. Âlemlere, vücudlara, keyfiyetlere dair olan fenler.
FÜNUN-U KEVNİYE
Kevne (kâinattaki fizikî, kimyevî ve hayatî hâdiselere) dair fenler.
FÜRADE
Yalnızlık.
FÜRAFÜR
Kulağı yırtık kişi.
FÜRAGA
Nutfe, meni.
FÜRAKIS
Galiz ve şiddetli nesne.
FÜR'AL
Sırtlan eniği.
FÜRAT
Tatlı su. * Fırat Nehri.
FÜRAYIK
(C: Ferâyık) Yumuşak bedenli güzel yiğit.
FÜRCE
Medhal, girecek yer, boşluk, açıklık, çatlaklık.
FÜRFUR
Semiz, besili koç. * Bir kuşun adı.
FÜRHÜD
Arslan eniği. * Yüzü güzel oğlan. * Kaba şiş.
FÜRKAN
(Bak: Furkan)
FÜRKAT
(Firâk) Ayrılık.
FÜRRAA
Kalem silmekte kullanılan bez.
FÜRRE
Katılık, şiddet. * Evvel.
FÜRS
şark kavimleri. (Bak: Fars)
FÜRSİYYAT
Fars dili ve edebiyatı bilgisi.
FÜRTUM
Pabuç burnu.
FÜRTUSE
Hınzır burnu.
FÜRU
f. Aşağıda. Âciz. Beceriksiz. Geride kalmış... mânaları ifade eder, kelimenin önüne veya sonuna getirilerek ek olarak kullanılır.
FÜRU'
(Feri'. C.) Bir kökten ayrılmış kısımlar. Dallar. Budaklar. * Bir sülâleden gelmiş torunlar. Çocuklar. * Fık: Cüz'î hüküm ve kaideler. Ahkâm-ı cüz'iyye.
FÜRUAT
Kökten ayrılan kısımlar. Füru'lar. Esastan olmayıp geniş bilgide ortaya çıkan mes'eleler.