F Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • FİSK

    (Bak: Fısk)
  • FİSKİL

    Yarış atlarından cemeleden sonra geleni.
  • FİSL

    Ahmak.
  • FİSSÎK

    Fıskı dâim olan.
  • FİSTAN

    Kadınların bellerinden aşağı giydikleri geniş ve uzun elbise. Ayrıca Arnavutlarla Rumların, dizlerine kadar giydikleri kırmalı elbiseye de bu ad verilir. * Direklerin güverte ıskaçalarını sudan muhafaza için üzerine kalın bırandadan çevrilen kılıf. (O.T.D.S.)
  • FİTAM

    Çocuğu sütten kesmek.
  • FİTAN

    Eyer örtüsü.
  • FİTEN

    (Fitne. C.) Fitneler.
  • FİTİL

    Eskiden ağırlık ölçüsü olarak kullanılan dirhemin kesirlerinden biri. Dirhemin dörtte birine: denk; dengin dörtte birine: Kırat; Kıratın dörtte birine: Fitil denilir. * Eski Fitilli tüfeklerin namlusundaki baruta ateş vermek için kullanılan kükürtlü ip veya kaytan parçası. * Topa veya lâğıma ateş vermek için baruta ıslak batırılıp güneşte kurutulmuş bükme. (O.T.D.S.)
  • FİTNE

    İnsanın akıl ve kalbini doğrudan doğruya, hak ve hakikatten saptıracak şey. * Muhârebe. * Azdırma. * Karışıklık. Ara bozmak. Dedikodu. * Küfr. Fikir ihtilâfı. * Şikak. Kavga. * Delilik. * Mihnet ve beliye. * Mal ve evlâd. * Potada altın ve gümüşü eritmek. * İmtihan ve tecrübe etmek.(Mübarek İslâmiyet ve nurani Asr-ı Saadetin başına gelen o dehşetli kanlı fitnenin hikmeti ve vech-i rahmeti nedir? Çünki onlar, kahra lâyık değil idiler?Elcevab: Nasılki baharda dehşetli yağmurlu bir fırtına, her tâife-i nebatatın, tohumların, ağaçların istidatlarını tahrik eder, inkişaf ettirir; herbiri kendine mahsus çiçek açar; fıtri birer vazife başına geçer... Öyle de: Sahabe ve Tâbiînin başına gelen fitne dahi, çekirdekler hükmündeki muhtelif ayrı ayrı istidatları tahrik edip kamçıladı; "İslâmiyet tehlikededir, yangın var!" diye her tâifeyi korkuttu. İslâmiyetin hıfzına koşturdu. Her biri, kendi istidadına göre, câmia-ı İslâmiyetin kesretli ve muhtelif vazifelerinden bir vazifeyi omuzuna aldı, kemâl-i ciddiyetle çalıştı. Bir kısmı hadislerin muhafazasına, bir kısmı, Şeriatın muhafazasına, bir kısmı hakaik-ı imâniyenin muhafazasına, bir kısmı Kur'anın muhafazasına çalıştı ve hâkeza... herbir tâife bir hizmete girdi. Vezaif-i İslâmiyette hummalı bir surette sa'yettiler. Muhtelif renklerde çok çiçekler açıldı. Pek geniş olan Âlem-i İslâmiyetin aktârına, o fırtına ile tohumlar atıldı; yarı yeri gülistana çevirdi. Fakat, maatteessüf o güller ve gülistan içinde ehl-i bid'a fırkalarının dikenleri dahi çıktı.Güya dest-i kudret, celâl ile o asrı çalkaladı, şiddetle tahrik edip çevirdi, ehl-i himmeti gayrete getirip elektriklendirdi. O hareketten gelen bir kuvve-i anil-merkeziye ile pek çok münevver müçtehidleri ve nurani muhaddisleri, kudsi hâfızları, asfiyâları, aktabları âlem-i İslâmın aktarına uçurdu, hicret ettirdi. Şarktan garba kadar ehl-i İslâmı heyecana getirip, Kur'an'ın hazinelerinden istifade için gözlerini açtırdı... M.)
  • FİTNE-ÂMİZ

    f. Fitne çıkaran, fesat karıştıran.
  • FİTNE-CİHAN

    f. Fitne koparan, fesat karıştıran, bozgunculuk yapan.
  • FİTNE-CU

    f. Fesat arayan.
  • FİTNE-ENGİZ

    f. Fitne çıkaran.
  • FİTNE-İ ÂHİRZAMAN

    Âhirzamandaki fitne. Deccal fitnesi.(Rivayette var ki: "Fitne-i âhirzaman o kadar dehşetlidir ki, kimse nefsine hâkim olmaz. " Bunun için binüçyüz sene zarfında emr-i Peygamberîyle bütün ümmet o fitneden istiaze etmiş, azâb-ı kabirden sonra $ vird-i ümmet olmuş. Allahu a'lem bissavab, bunun bir te'vili şudur ki: O fitneler nefisleri kendilerine çeker, meftun eder. İnsanlar ihtiyarlarıyla, belki zevkle irtikâb ederler. Meselâ: Rusya'da hamamlarda, kadın erkek beraber çıplak girerler ve kadın kendi güzelliklerini göstermeğe fıtraten çok meyyal olmasından seve seve o fitneye atılır, baştan çıkar ve fıtraten cemalperest erkekler dahi, nefsine mağlup olup o ateşe sarhoşane bir sürur ile düşer, yanar. İşte dans ve tiyatro gibi o zamanın lehviyatları ve kebâirleri ve bid'aları, birer câzibedarlık ile pervane gibi nefisperestleri etrafına toplar, sersem eder. Yoksa cebr-i mutlak ile olsa ihtiyar kalmaz, günah dahi olmaz. ş.)
  • FİTNE-KÂR

    f. Ortalığı bozmağa çalışan. Fitneci. Fesâd verici. Fitne çıkarmak isteyen.
  • FİTNET-ÜD DEHMA

    (Fitnetüddehmâ) Küfürde olmak, kara fitne. Rezil olmak.
  • FİTRAK

    f. Atın terkisi, terki kayışı, eyerin ardındaki tasma.
  • FİTRE

    İmtihan. * Belâ, musibet.
  • FİTRE

    (Bak: Sadaka-i fıtır)
  • FİTRET

    (Bak: Fetret)
  • FİTYAN

    (Fetâ. C.) Delikanlılar, yiğitler, bahadırlar, gençler, mertler.
  • FİTYE

    (Fetâ. C.) Gençler. Genç yiğitler.
  • FÎ-ZAMANİNA

    Devrimizde. Zamanımızda.
  • FİZAR

    f. Ağlayıp inlemek. Sesli ağlamak.
  • FİZR

    Koyun sürüsü. * Yaşlı, ihtiyar kimse.
  • FİZYOLOJİ

    Doku ve organların vazifelerini ve bu görevlerin nasıl yapıldığını inceleyen ilim kolu.
  • FLAMA

    Mızrak ve süngü ucuna takılan, gemi direğine çekilen ince bayrak.
  • FLANDRA

    Harp gemilerinin ve bilumum beylik gemilerin grandi direklerine çekilen ensiz ve uzun şerit sancaklar.
  • FOBİ

    (Fobya) Fr. Bâzı hal veya şeylere karşı duyulan hastalık halindeki korku.
  • FONOĞRAF

    Fr. Gramofonun ilk şekli. Ses cihâzı. Sesi alıp tekrar veren âlet.
  • FORMA

    Fr. Cüz. Kısım. Parça. * Şekil. Biçim. Askeri nişan. Rütbe işareti. * Bükülünce 8, 16, 32 sayfa olan kitap dizgisi.
  • FORMALİTE

    Fr. Resmi işlerin gerektirdiği muameleler.
  • FORSA

    Buharlı gemilerin icadından evvel yelkenli gemilerde kürek çekmeğe mahkum harp esirleri. Bunlar, kaçmamaları için birer ayakları güvertelere çakılı bulunurlardı. Ayaklarından bağlı olmaları münasebetiyle bunlara payzen namı da verilirdi. Bununla birlikte payzen tabiri, daha çok cürüm ve cinayet erbabından küreğe mahkum olanlar hakkında kullanılırdı. Harp esirlerinin gençleri ve çocukları, saraylara ve acemi olanları kışlalarına verilir, yirmi yaşından yukarı olanları da küreğe konulmak üzere tersaneye gönderilirdi. Gemilerde harp esirlerine kürek çektirmek âdeti 15 ve 16. yüzyıllarda çok revaç bulmuştu. Venedik, Ceneviz, Barselona, Cezayir, Malta ve Osmanlı kaptanları, harp esirlerine, hatta mensub oldukları milletlere karşı vuku bulan muharebelerde bile zorla kürek çektirerek, bu tarik ile harbi kazanmağa çalışırlardı. (O.T.D.S.)
  • FOSİL

    Fr. Eski jeolojik devirlerde toprağa gömülerek kalmış bitki, hayvan; bunların parçaları veya izleri.
  • FOŞTINA

    Eskiden Tuna nehrinden istifade edenlerden alınan su resmi.
  • FOYA

    İtl. Gizli oyun, hile. Göz boyacılığı, sahtekârlık. * Elmasların yuvalarında yatağına konulan ince madeni yaprak.
  • FRENGİSTAN

    f. Avrupa, garb âlemi, batı memleketleri.
  • FRENK

    Avrupalı. Fransız. (Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız!... Ayâ Avrupa'nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adavetden sonra, hangi akıl ile onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittiba edip emniyet ediyorsunuz? Yok! Yok! Sefihane taklid edenler, ittiba değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi idam ediyorsunuz. Âgâh olunuz ki!... siz ahlâksızcasına ittiba ettikçe, hamiyet davasında yalancılık ediyorsunuz!... Çünki şu surette ittibaınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzâdır! L.)
  • FRENK SAKALI

    Eskiden frenkleri taklid suretiyle bırakılan sakal hakkında kullanılan bir tabirdi. Çeneye gelen kısım uzunca bırakılıp, yukarı tarafları kısa kesilen veya traş edilen sakal demektir.
  • FRENKVÂRİ

    f. Frenk gibi.
  • FUA

    Keler, kertenkele. * Her nesnenin evveli. * şiddetli koku. Güzel koku.
  • FUAD

    Kalb, gönül, yürek.
  • FUADÎ

    Gönül ve kalble alâkalı.
  • FUAK

    Can çekişme. * Midenin çekilip toplanması. * Hıçkırık.
  • FUALA

    (Fâil. C.) Fâiller, özneler, işi yapmış olanlar.
  • FUDALA

    (Fazıl. C.) Faziletliler. Fâzıllar.
  • FUHŞ

    Edeb ve terbiyeye uymayan hareket. * Haddini aşmak. Çirkin, kötü. İş ve sözde taşkınlık. Haram. * Çok günah ve çok fena bir fiil olan zina.
  • FUHŞİYYAT

    (Fuhş. C.) Çok çirkin işler, günahlar.
  • FUHUL

    (Fahl. C.) Büyük âlimlerin ileri gelenleri. Emsalinden üstün olanlar. (Bak: Fahl)