F Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • FUHUL-İ MÜFESSİRÎN

    Tefsircilerin en ileri gelenleri, müfessirlerin en önde olanları.
  • FUHUL-İ ŞUARA

    şâirlerin en üstünleri.
  • FUHUL-İ ULEMA

    İlim ve faziletçe emsallerinden üstün olan âlimler.
  • FUKAHA

    (Fakih. C.) Fakihler. Fıkıh âlimleri. (Bak: Fıkıh)
  • FUKARA

    (Fakir. C.) Yoksullar, fakirler.
  • FUKARA-PERVER

    f. Fakire bakan. Fukarayı koruyan.
  • FUKARA-YI SÂBİRÎN

    Sabreden ve avuç açmayan fakirler.
  • FUKKA'

    Ekseriya şerbet içilen kap. * Yağmur suyunun üstünde olan kabarcık ve köpük.
  • FUKM

    (Fukum) Çene.
  • FUKU'

    (C: Faki) Çok sarı olmak. * Safi olmak.
  • FUKVE

    (C: Fukâ) Ok gezi.
  • FUL

    Bakla. Fasulye.
  • FULAD

    Çelik.
  • FUM

    Buğday.
  • FUNDUK

    Fındık. * Misafirhane, han. Otel.
  • FURAG

    f. Işık, ziya, parıltı.
  • FURKAN

    Hak ile bâtılı birbirinden ayıran. İyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı farkedip ayıran. * Kur'an-ı Kerim. * Kur'an-ı Kerim'in 25. suresinin ismi.(Furkan; ayırmak, ayırd etmek mânalarından masdardır. Ekseriyetle fark ma'kulâtta, tefrik mahsusatta kullanılır. Sonra furkan, fârık veya mefruk mânasına da gelir. Bu suretle mühim davaları hall ü fasleden kat'i bürhanlara, mu'cizelere furkan ıtlak olunur. Bu mâna ile Kur'an-ı Kerim'in bir ismi de "El-Furkan'dır. E.T.)
  • FURSA

    (C: Furus) İçmek, şirb. * Nöbet.
  • FURSAT

    Müsait an, elverişli durum, uygun zaman, elden kaçırılmayacak faydalı hâl veya vakit. Nöbet.
  • FURSAT-CÛ

    f. Fırsat bekleyen, fırsat arıyan.
  • FURSAT-YÂB

    f. Eline fırsat geçen, fırsat bulan.
  • FURUDE

    f. Alçaklık, âdilik, hasislik. * Kavrulmuş, yanmış. * Alçak, âdi, deni, hasis.
  • FUSAHA

    (Fasih. C.) Fasih kimseler. Güzel ve usule uygun konuşabilenler. Güzel söz söyleme kabiliyetinde olanlar.
  • FUSSİLET

    (Fasıl. dan) Ayırd edilmiş, izâh ve tafsil edilmiş.
  • FUSSİLET SURESİ

    Kur'an-ı Kerim'in 41. suresidir. Mekkî'dir. Secde, Sure-i Akvat ve Mesabih Suresi de denir.
  • FUSTAT

    (Fistat) Göçebelerin kıldan yapılan çadırı. Büyük çadır. * Kapıya asılan perde. * Cemaat.
  • FUSUL

    (Fasıl. C.) Fasıllar. Mevsimler. Bölükler. Kısımlar.
  • FUS'UL

    Akrep. Yaramaz, kötü kimse.
  • FUSUL-Ü ERBAA

    Dört fasıl olan, ilkbahar, yaz, sonbahar, kış mevsimleri.
  • FUSUS

    (Fass. C.) Yüzük taşları. (Bak: Fass)
  • FUTA

    f. Hamamlarda kullanılan bir kumaş cinsi. * Peştemal. Havlu.
  • FUTR

    (Fitre) Yaratmak, halk.
  • FUTUNC

    Yarpuz denilen ot.
  • FUTUR

    Büyük ve beyaz mantar.
  • FUTUR

    (Fatır. C.) Yarıklar. Çatlaklar.
  • FUZALA

    (Bak: Fudala)
  • FUZAZ

    Ayrılmış ve dağılmış nesne.
  • FUZLA

    (Müe.) Daha, en faziletli. Çok faziletli.
  • FUZUH

    Gizli işlerin zahir olup açığa çıkması.
  • FUZUL

    (Fazl. C.) Fazla şey. Lüzumsuz söz.
  • FUZULAT

    Ziyade olup işe yaramayan şeyler. Fazlalıklar.
  • FUZULEN

    Yersiz, usulsüz, haksız olarak.
  • FUZULÎ

    Fazladan olup boşu boşuna söylenen söz. İşe yaramayan. Boşu boşuna. * Boşboğaz. Ahmak. Vazifesinden hariç lüzumsuz şeye teşebbüs eden. * Haksız olarak fiile çıkarılan iş. * Fık: Şer'î izin olmadığı halde diğer bir kimsenin hakkında tasarruf eden kimse. * Büyük bir şâir ismidir. Türk Divan Edebiyatı'nın birçok sahalarında kuvvetli te'sir ve nüfuz sâhibi olan bu büyük şâir, Azeri-Osmanlı edebiyatı kurucularındandır. Türkçe, Arabça, Farsça manzum ve mensur birçok eserler yazmıştır. Leylâ ile Mecnun mesnevisi meşhurdur. Milâdi 16. asırda yaşımış ve tâundan 1555'de vefat etmiştir. Asıl adı Mehmed'dir.
  • FÜCCAR

    (Fâcir. C.) Günahkârlar. Açıktan günah işleyenler.
  • FÜC'E

    Ansızın, birdenbire.
  • FÜC'ETEN

    Apansızın. Birdenbire. Ansızın. Hiç beklenmedik anda.
  • FÜCLE

    Turp.
  • FÜCRE

    Suyun çıkıp aktığı yer.
  • FÜCUR

    Günah. Zina. Namusları pây-mâl etmek gibi şeytanî iştiha. Dinsiz ve ahlâksızların durumu.(Fücur, haktan udul etmek, hak yolunu yarıp nizamından çıkarak fısk u isyana düşmektir. Bilhassa zina etmek, yalan söylemek, edebsizlik etmek mânasına isimlendirilir. E.T.)
  • FÜDS

    (C.: Fedese) Örümcek.