H Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • HÜSN-Ü NİYET

    (Hüsn-i niyet) İyi niyet. Temiz kalblilik.
  • HÜSN-Ü TA'LİL

    Edb: Herhangi bir hâdisenin hakiki sebebini saklayarak, güzel ve hayalî bir sebep göstermeye hüsn-ü ta'lil denir. Bu gösterilen sebep hakiki olmamalı, fakat güzel olmalıdır.Bağ-ı âlemde yüzün menendi bir gül isteyüp.Cüst ü cu idüp gezer gülzarı bülbül şah şah.(Fatih Sultan Mehmed)Bülbülün, gül bahçesini daldan dala gezmesinin sebebi, âlem bağında sevgilinin yüzüne benzer bir gül aramasıdır.
  • HÜSN-Ü TEDBİR

    İyi düşünülerek tutulan yol. Tefekkür ile tasmim etmek, ihtiyar olunacak meslek ve harekete karar vermek. * Bir kimseden bir haberi nakil ve rivâyet eylemek. * Bir şeye iyi muvaffak olmak için o işe muvafık ve hesaplı hareket etmek.
  • HÜSN-Ü TELAKKİ

    (Hüsn-i telakki) İyi anlayış. İyi kabul ediş. Güzel telâkki etmek. Anlayış gösterip iyi niyetle kabul etmek.
  • HÜSN-Ü TEVECCÜH

    Sevgi ile karışık medih ve takdir. İyi karşılanmak ve alâka görmek.
  • HÜSN-Ü ZANN

    (Hüsn-i Zan) Bir kimsenin veya bir hâdisenin iyiliği hakkındaki vicdâni ve iyi kanaat. İyi fikirde bulunup, iyi olacağını düşünmek.
  • HÜSR

    Ziyan, kayıp, zarar.
  • HÜSRAN

    Ümit edilenin elde edilememesinden duyulan elem. Mahrumiyet acısı. * Zarar, ziyan, kayıp.
  • HÜSREV

    (Bak: Husrev)
  • HÜŞAD

    Suyu emmeyen sert arâzi.
  • HÜŞDAR

    (Bak: Huşdar)
  • HÜŞYAR

    Uyanık, akıllı, zeki. Ayık. Uslu.(...İstikbal karanlığı içinde saadet-i ebediyyeye giden nuranî yolu olan sırat-ı müstakime hidayeti istemek.. hem şimdi yatmış nebatat, hayvanat gibi gizlenmiş güneşler, hüşyar yıldızlar, birer nefer misillü emrine müsahhar ve bu misafirhane-i âlemde birer lâmbası ve hizmetkârı olan Zât-ı Zülcelal'in kibriyasını düşünüp Allahü Ekber deyip rükua varmak... S.)
  • HÜŞYARANE

    f. Akıllıcasına.
  • HÜŞYARÎ

    f. Hüşyarlık, akıllılık.
  • HÜTAF

    Çağırma, seslenme.
  • HÜTAME

    Kesinti, kırpıntı. Parça.
  • HÜTKE

    Perde yırtılıp rezil olmak.
  • HÜTR

    Ahmaklık, hamâkat, budalalık.
  • HÜTTAK

    (Hâtik. C.) Bozanlar. * Yırtanlar.
  • HÜTU'

    Boyun uzatmak. * Çok nazar etmek, çok bakmak.
  • HÜTUL

    Sürekli yağmur yağma.
  • HÜTUN

    Sürekli yağmur yağma.
  • HÜV'

    Kusmak.
  • HÜVAL

    Kundura kalıbının yukarı kısmını genişletmek için kullanılan takoz.
  • HÜVAM

    Hayranlık hâli.
  • HÜVE

    Arabçada: O (mânasına işâret zamiri)
  • HÜVE AHSEN

    O daha güzeldir, en güzeldir.
  • HÜVE HAKK(UN)

    O da haktır. O da bir haktır. (Bak: Ehakk)
  • HÜVE HASEN(ÜN)

    O bir güzeldir, hasendir.
  • HÜVE HÜVESİNE

    (Türkçe bir tabirdir) Noktası noktasına, hiç değişiklik yapmadan, aynen.
  • HÜVE-L AHSEN

    Sadece ve yalnız en güzel O'dur.
  • HÜVE-L BAKÎ

    Bâkî ancak O'dur. Allah (C.C.)
  • HÜVE-L EHAD

    O Allah birdir. (Bak: Ehad)
  • HÜVE-L HAKKU

    Hak sadece O'dur.
  • HÜVE-L HASEN

    Sadece, yalnız o güzeldir.
  • HÜVEYDA

    f. Aşikâr. Zâhir. Belli. Apaçık.
  • HÜVEYNA

    Kolaylık, sühulet.
  • HÜVF

    Soğuk rüzgâr.
  • HÜVİYYET

    Asıl. Mâhiyyet. Birisinin kimliği, kim olduğu, kökü, esası ve ne olduğu. * Cenab-ı Hakkın varlık sıfatı. * Hamiyyet ve istikametten, ulüvv-ü cenâbdan ibâret olan sıfât-ı hamide.
  • HÜVVE

    (C.: Hevvât) Derinliği genişliğinden çok olan çukur yer.
  • HÜYAM

    Azgınlık.
  • HÜYU'

    Korkaklık.
  • HÜYYAM

    (Hâim. C.) Sevgiden dolayı şaşırmış olanlar.
  • HÜZAHİZ

    Bağırgan deve. * Keskin kılıç. * Çok su. * Fitne.
  • HÜZAL

    Zayıflık, bitkinlik.
  • HÜZEYFE

    Ensar-ı Kiramdandır. Hüzeyfe-i Yemanî de denir. Hz. Muhammmed (A.S.M.) ona münafıkları bildirdiğinden dolayı, Hz. Ömer (R.A.) onunla istişare eder ve Onun, namazını kılmadığı kimselerin namazında bulunmazdı. Çok takvalı ve istiğna sâhibi bir zat idi. İran'ın fethinde bulundu. (Hi: 35) de Dâr-ı Beka'ya göç etmiştir (R.A.)
  • HÜZHÜZ

    Hafif ve zarif kimse.
  • HÜZÎ

    Kedi yavrusu.
  • HÜZLUL

    (C.: Hezâlil) Küçük dağ veya tepe. * Hafif adam.
  • HÜZN

    (Hüzün) Gamlı olmak. Keder Sıkıntı.