Okuma. Düzgün ve çabuk okuma. * Okuma kitabı. * Fık: Namazda Kur'an-ı Kerim'den bir miktar okumak.İnsan bir yazıyı ya kendi kendine yahut başkasına dinletmek üzere okur. Hususi mütâlaa nasıl olsa olur. Fakat dinletmekten maksad, anlatmak olduğu için o yolda okumanın dikkat edilecek bâzı noktaları vardır.Bir eser mensur ise onu okumağa Kırâet, manzum ise inşâd denir. Gerek kırâet, gerek inşâd: Mihânikî, mantıkî, bediî diye üçe ayrılır. (Bak: Bediî kıraet, İnşad, Mantıkî kıraet, Mihanikî kıraet)
KIRAATHANE
Müşterilerine gazete, mecmua ve kitap gibi şeyleri bulunduran geniş ve içi döşenmiş kahvehane.
KIRAAT-I SEB'A
Kur'an-ı Kerim'i yedi türlü okuma tarzı. Mâna değişmemek üzere Kur'an-ı Kerim Kureyş, Huzeyl, Havâzin, Kinane, Sakif, Temim ve Yemen lehçeleriyle "sırat, mâlik, cibril" gibi kelimelerin yedi türlü okunmasına denir. * Yedi türlü okuma.
KIRAB
Kılıç veya bıçak kını.
KIRAF
Cima etmek. * Karışmak.
KIRAĞI
(Bak: Şebnem)
KIRAM
Nakışlı perde. * Duvara tutulan örtü. * Çarşaf.
KIRAN
(C.: Kırânât) Yakınlık, mukarenet. * Ayrı iki şeyin birleşmesi. * İki gezegenin bir burçta bulunması.
KIRAR
Davarın yaşını anlamak için dişine bakmak.
KIRAT
Dirhemin onaltıda birini ifade eden eski bir ağırlık ölçüsü.
KIR'AV
Çorak tarla.
KIRBA
(C.: Kıreb-Kırebat) Saka tulumu. Deriden su kabı. * Tıb: Çocuklarda karın şişmesi. * Süt tulumuna da kırba denir. * 13 bin dirhemlik veya 32 okıyyelik bir kab.
KIRBAN
Yakınlık. * Cimadan kinâye olur.
KIRD
Atılmış yünü andıran bulut. * Maymun.
KIRF
Kabuk.
KIRFE
Töhmet. * Ağaç kabuğu. * Darçın.
KIRGIZ
Türk Milletlerinden büyük bedevi bir kavim olup Asyanın kuzeybatısında ve Türkistanla Sibirya arasında, başka bir deyimle Türkistanın kuzey taraflarında ve Doğu Türkistanın kuzeyinde olarak Rusya ile Çin hududunda bulunuyorlar. Batı tarafındakilere Kırgız ve Kazak; Çin hududundakilere ise Kara Kırgız ismi verilmiştir. Kırgız ismi, kır kelimesinden mürekkeb olup; kır adamı yani göçebe demektir. Kırgız ve Kazaklar, Rusya'daki Volga Nehrinden Doğu Türkistan hududuna kadar geniş ve uzun bir mıntıkada bulunup cevelângâhları yaklaşık olarak 2,5 milyon kilometrekare genişliğindedir.Kırgız ve Kazaklar cinsiyet ve simaca Türklerden sayılıp; konuştukları dil, esasında Türkçe olduğu halde Moğolca bazı kelimeleri ve İslâm lisanı olan Arabî ve Farisîden alınmış tabirleri de vardır.
KIRİTİK
(Bak: Kritik)
KIRKANBAR
İçinde çok çeşitli şeyler bulunan yer veya kap. * Çok şeyler bilen kişi.
KIRKBAYIR
Geviş getiren hayvanların midelerinin bir bölümü.
KIRKIS
Küçük üvez.* Köpeği çağırmak. * Yüzük yapılan özlü balçık.
KIRLA
Bir kuş cinsidir ve sulardan balık avlar; derler ki su içine girdiğinde bir gözüyle üstünü gözler, bir gözüyle su içinde avını gözler. Gayet korkak bir kuştur.
KIRM
(C.: Kurum) Ulu şerif, şerefli kişi.
KIRMAZ
Beyaz ekmek.
KIRMETA
Kitapla satırların veya yürürken adımların birbirine yakınlığı.
KIRMÎD
(C.: Karâmid) Pişmiş kiremit.
KIRMİL
(C.: Karâmil) Azgın devenin yavrusu. * İki hörgüçlü deve.
KIRN
Korkak.
KIRNAK
Halayık, cariye, esir kadın.
KIRNAS
Doğan kuşunun, avının ardınca gitmesi.
KIRRA
Soğuk, berd. * Çok fazla susuzluk. * Akıllılık.
KIRRÎS
Sazan balığı.
KIRŞİB
Yaşlı davar. * Arslan. Çok yiyen, obur. * Uzun boylu kimse. * Kötü ahlâklı.