Menfaat ile alâkalı, faydacı. * Sihâm-ı Kaza nâmındaki hicivli şiirleri ile meşhur Erzurum - Hasankale'li olup İstanbul'da yaşamış bir şâirin adıdır. 1634'de 4. Murad devrinde bir hicviyesinden dolayı boğdurulup denize atılmıştır.
NEFİF
Hevâ.
NEFİR
Cemaat, topluluk. * Harp için seferber olan cemaat.
f. Nefsini çok sevip besleyen, nefsi isteklerine çok düşkün.
NEFİT
Kaynamak, galeyan.
NEFİTE
Unu suya koyup kaynatıp koyulaşıncaya kadar karıştırmak.
NEFİY
(Bak: Nefy)
NEF'İYYET
(Nef'î) Fls: Faydacı, faydacılık.
NEFİZ (NEFEZE)
Okun geçmesi gibi içe geçmek, işlemek. * Sözü geçer olmak.
NEFK
Helâk olmak.
NEFL
Sevab için yapılan ibâdet. Emredilmemiş, farz veya vâcib olmadan yapılan ibadet. Nâfile. * Birisine ganimet malı veya atiyye, ihsan vermek. * Yemin etmek.
NEFR
Heyecan verici bir emirden dolayı bir yerden bir yere fırlayıp çıkmaktır. Ürkmek demek olan "Nüfur" da bu mânâdandır. Fakat "Nüfur" tek başına kaçıp kurtulmak için menfi bir harekette kullanıldığı hâlde; "nefr", düşmana karşı gaza için fırlayıp çıkmakta kullanılır. Ve böyle çıkıp toplanan cemaate "nefir", herbirine de "nefer" denilir.İmamın, halkı cihada dâvet ve tahrik etmesine de "istinfar" tâbir olunur ki, lisanımızın şimdiki ıstılâhında "seferberlik emri", frenklerde de "mobilizasyon" yâni, halkı yerinden oynatma tâbir edilir. (E.T.)
NEFRET
Tiksinmek, ürküp kaçmak. * Birisinin yakını ve akrabası.
NEFRETBAHŞ
f. İnsana nefret veren, iğrendiren, tiksindiren.
NEFRİN
Lânet, beddua. * Söğüp saymak.(Hassasiyet-i ilmiyenin tezayüdüyle ve her günde otuz bin cenazeyi gösteren mevtin ikazatıylae o gaflet perdesi parçalanıyor. Ecnebilerin tağutlarıyla ve fünun-u tabiiyeleriyle dalâlete gidenlere ve onları körü körüne taklid edip ittiba' edenlere binler nefrin ve teessüfler. L.)
NEFRİN-HÂN
f. Sövüp sayan.
NEFRİN-KÜNÂN
f. Lânet okuyan, sövüp sayan.
NEFS
(Nefis) Can, kişi, kendi, öz varlık. Bir şeyin zatı olan, kendisi. * Göz. * Şehvet ve gadabın mebdei olan kuvve-i nefsaniye. Fıtri meyil, bedenin hissi istekleri. * Ruh, hayat, asıl. * Maya. * Hamiyet.(Evet, nefsini beğenen ve nefsine itimad eden bedbahttır. Nefsinin ayıbını gören, bahtiyardır. M.)
NEFS
Üfürmek, üflemek.
NEFS
Gülme hususunda ifrata gitmek. * Çok fazla gülmek.
NEFSA
(C.: Nefsâvât-Nüfüs-Nifâs-Nevâfis) Yeni doğum yapmış kadın. Loğusa.