Yavaş hareketli insan veya hayvan. * Gizli olan şeyi halk içinde ifşa etmek. * Gizlenen sır, nişan. * Bir nevi yeşillik.
NECİSE
Kuyudan çıkardıkları toprak.
NECİS-ÜL AYN
Pisliğin ta kendisi.
NECİY
Sırdaş, sır saklayan.
NECİYYA
(Münâcât. dan) Gizli yalvararak, gizli söyleyerek.
NECİYYULLAH
Resül-i Ekrem'in (A.S.M.) bir ismi. (Devamlı Cenab-ı Hakk'a karşı teveccühle meşgul ve münacatla, İlâhî feyizlerle inşirah bulan meâlindedir.)
NECL
(C: Encâl) Oğul, evlât, çocuk. * Kuşak, nesil, sülâle. * Atmak. * Ayak ucuyla vurmak. * İstihrac etmek, meydana çıkarmak. * Yerden çıkan su.
NECL-İ NECİB
Soyu temiz çocuk.
NECM
(Necim) Yıldız, ahter, kevkeb. Ülker yıldızına da denir. Ülker, onbir yıldızdır. Altısı görünür, gözü kuvvetli olan yedinciyi de görebilir. (Peygamberimiz (A.S.M.) hepsini de görür idi.) * Belirli olan vakit. (Araplar, vakti yıldızlarla tahdit ederlerdi) * Kabak ve hıyar gibi yayvan nebat.* Belirli vakitte yapılan vazife. * Kur'an-ı Kerim. * Ceste ceste, kısım kısım oluş. * Kur'an-ı Kerim'in her defa inzal edildiği kısım. * Huk: Bir borcun taksitlerini ödemek için hulül eden muayyen borç.
NECM SURESİ
Kur'an-ı Kerim'in 53. Suresidir. Vennecmi Suresi de denir. Mekkîdir.
NECM Ü HİLÂL
Yıldız ve ay.
NECMEDDİN
(Bak: Necm-üd din)
NECMEDDİN-İ KÜBRA
(Mi: 540 - 618) İran Mutasavvıflarının en mühim şahsiyetlerindendir. Kübreviyye veya Zehebiyye ismi ile anılan tarikatın kurucusu sayılır. İsmi: Ahmed bin Ömer Eb-ul Cenab Necmeddin Kübra el-Hivakî el-Harzemî.Münazara ve mübaheseyi çok sevdiği ve her münazarada hasımlarını yendiği için kendisine "Ettâmmet-ül Kübra" lâkabı verilmiş, sonradan sadece "Kübra" denilmiştir. Moğolların Harzem'i istilâsında şehri terk etmeyerek, onlara karşı kahramanca çarpışarak şehid düşmüştür. (K.S.)
NECMÎ
Yıldıza dair, yıldızlarla alâkalı.
NECM-İ DIRAHŞAN
Parlayan yıldız.
NECM-İ SÂKIB
Karanlığı delerek geçen parlak yıldız.
NECM-ÜD DİN
(Bizde daha çok Necmeddin şeklinde telâffuz olunur) Dinin necmi, yıldızı meâlindedir.
NECNECE
Geriye döndürmek. * Engel olmak, men'etmek. Bir nesneyi aşağı getirmek. * Zayıf etmek, zayıflatmak.
NECR
Ağaç yonmak. * Şiddetli sevk. * Asıl. * Renk. * Halâs, kurtuluş.
NECRAN
Susuz. * Kapı ökçesi. ("süve" denir). * Yemen diyarında bir yerin adı.
NECS
Yerden define çıkarmak. * Kuyuyu ayıklamak.
NECS
(Neces) Pis ve murdar olan, habes. şer'an pis olup gözle görülen şey.
NECŞ
Avı yatağından çıkarma. * Dağılmış parçaları toplamak.
NECV
(C: Nicâ) Yüzmek. * İki kişi arasında olan sır. * Karından çıkan necis.