Zekâ, fazilet ve neciblik sâhibi olmak. * Büyüklük, azamet. * İyi olmak. * Cömertlik, elaçıklık. * Okçu, ok yapıp satan. Okçuluk.
NEBAT
(C: Nebatât) Topraktan yetişen, biten her çeşit şey. Bitki. * Yemen diyarında bir kabile adı.
NEBAT
Acem fellahlarından bir kabile.
NEBATÂT
(Nebât. C.) Nebâtlar, bitkiler.
NEBATÎ
Nebat cinsinden, nebata mensup ve nebata ait, yerden biten cinsinden olan.
NEBATİYYUN
Botanik bilginleri, botanik âlimleri.
NEBBAC
Sesi sert olan.
NEBBAH
Havlayıcı.
NEBBAL
Ok yapıp satan kimse. Okçu.
NEBBAR
Fasih dilli, güzel konuşan adam.
NEBBAŞ
Mezar soyucu, kefen soyucu.
NE'BE
(C: Nâibat) Musibet, belâ.
NEBE'
Haber. (Peygam)
NEBE' SURESİ
Kur'an-ı Kerim'de 78. Suredir. Amme Suresi de denir.
NEBEAN
Kaynayıp yerden çıkmak. Pınar suyunun çıkışı. Fışkırmak.(Demek ki şu enharın nebeanları, âdi ve tabiî ve tesadüfî bir iş değildir. Belki pek hârika bir surette Fâtır-ı Zülcelâl onları sırf hazine-i gaybdan akıttırıyor. S.)
NEBE'-AVER
f. Haber getiren.
NEBEHRECE
Geçmez bakırlı para. Sahte akçe. * Her nesnenin kötüsü.
NEBEKE
(C: Nübük-Nebâk) Tepe.
NEBERD
f. Muhârebe, savaş, harb, ceng.
NEBERD-AZMÂ
f. Çok muhârebelerde bulunmuş tecrübeli kimse.
NEBERDE
f. Savaşçı, muhârib.
NEBERDGÂH
f. Savaş yeri, muharebe sahası.
NEBERD-PİŞE
f. Harb etmeyi sanat edinmiş kimse. Savaşçı.
NEBEVÎ
Nebiye ait. Peygambere dâir. Peygamberle alâkalı.
NEBEZ
(C: Enbâz) Lâkab.
NEBG
Un öğütülürken tozan un. * Görünmek, zâhir olmak.
NEBH
Bir şeyi tenbih etmek, unuttuğunu hatırlatmak. * Ansızın bulunan. Yitik. * Ansızın yitirmek. * Uykudan uyanmak. * Şerefli olmak. * Meşhur olmak, ün salmak.
NEBH
Köpeğin ürüyüp uluması.
NEBH
(C: Nevâbih) Kabarcık. * Toprak.
NEBHA
Yüksek, beyaz yer.
NEBİ
Haber getiren. Peygamber. Yeni bir kitap ve şeriatla gelmeyip kendinden evvelki Resülün getirdiği kitap ve şeriatı devam ettiren Peygamber. (Bak: Resül)
NEBİB
(C: Enbüb) Boğum, kamış boğumu.
NEBİH
İt avazı, köpek uluması.
NEBİH
(Nebihe) Namlı, şanlı şerefli.
NEBİK
(C: Nebâyık) Sedir ağacının yemişi.
NEBİL
(Nebile) Akıllı, anlayışlı, zekâ sahibi. * Yüksek meziyet sahibi. Güzel huylu. * Bilgili ve faziletli kimse.