(Nüzul. dan) Nüzul eden, inen, yukardan aşağıya inen, bir yere konan. Bir yerde konaklayan.
NÂZİLE
Belâ, sıkıntı. * İnme, nüzul. * Nezle hastalığı.
NAZİM
Sıra sıra, dizi dizi olan şey.
NAZİR
Tâze. * Altın.
NAZİR(E)
Bir şeye benzemek üzere yapılan şey. Denk, eş, örnek. Benzeyen. * Edb: Bir şairin manzumesine, başka bir şair tarafından aynı vezin ve kafiyede olmak üzere yapılan benzer.
NAZİRE
Mühlet vermek, tehir etmek.
NAZİREGÛ
f. Nazire söyliyen.
NAZİYE
Kenarı az olan çanak.
NAZİZ
(C: Nizâz-Nezâyız) Az miktar su. * Az yağmur. * Az az akmak.
NAZL
Ok atmak.
NAZM
Sıra, tertib. * Kafiyeli, vezinli, söz, şiir. * Dizili olan şey. * Kur'an âyetleri.
NAZMEN
Nazım olarak, manzume halinde. Sıralı ve tertibli olarak.
NAZM-I CELİL
Pek büyük kıymetli nazm edilmiş güzel söz. * Kur'an-ı Kerim'in bir vasfı. * Celil olan Cenab-ı Hakk'ın nazmı.
NAZM-I LAFZ
Kelâmın, lâfız esas alınarak düzenlenmesi.
NAZMİYYAT
(Nazm. C.) Manzum yazılar.
NAZNAZA
Yılanın dilini çıkarıp hareket ettirmesi.
NAZ-PERDAR
f. Birinin nazını çeken.
NAZ-PERDARÎ
f. Naz çekme.
NAZPERVER
f. Naz eden, naz yapan.
NAZ-PERVERD
(Nâzperverde) f. Naz içinde büyümüş, nazlı.
NAZR
(Nazir) : (C.: Enzur) Altın.
NAZRA
(Bir tek) bakış.
NAZRAGÂH
f. Gözle bakılan yer, bakış yeri. Göz önü.
NAZRAKÜNÂN
f. Seyrederek, bakarak.
NAZRE
Cin gözü. * Nazarı değen adam.
NAZRET
Tazelik, tarâvet.
NAZUME
Bir cins renkli kumaş.
NAZUR
(C.: Nevâzır) Gece bekçisi.
NAZÜKÎ
f. Nâziklik, incelik.
NAZZ
(Nâzz) : Dirhemler ve dinarlar.
NAZZAM
En çok nazmedici, en güzel nazmedici, en güzel tanzim eden.
NAZZARE
Bir şeye bakan kavim.
NE
f. "Değil, yok," mânasına nefy edâtıdır.
NEAB
Karga yavrusu. * Horoz veya karga gibi ötme.
NEAİM
(Neâme. C.) Deve kuşları.
NE'AL
Nalbant.
NEAM
Evet, olur mânâsında cevap edâtıdır. * Pek iyi, âferin mânâlarında tasdik ve tahsin kelimesidir. * At, deve, sığır, koyun gibi dört ayaklı hayvana da denir.
NEAMA'
Nimetler. İhsan, atiyye. * Rahatlık. Refah-ı hâle sebep olan şey.
NEAMAT
(Neâme. C.) Deve kuşları.
NEAME
(C: Neâm-Neamât) Deve kuşu. * Cemaat. * Gölgelik, gölgelenecek yer.
NEAM-LA
Evet, hayır. " Doğru fakat, mes'elenin içinde senin hatırına gelmeyen şu da var." mânâsınadır.