N Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • NÜMAYAN

    f. Görünen, aşikâr olan, gözükücü olan. Parlayan.
  • NÜMAYANTER

    f. Fazla görünen, en çok görünen.
  • NÜMAYENDE

    f. Gösterici.
  • NÜMAYİŞ

    .f Görünüş, gösteriş, dış görünüş. Gösteri.
  • NÜMAYİŞGÂH

    f. Gösteri yeri.
  • NÜMAYİŞKÂR

    f. Gösterişli.
  • NÜMRUK (NÜMRUKA)

    (C.: Nemârık-Nemârıka) Yüz yastığı.
  • NÜMUD

    f. Gösteren, görünen, benzeyen.
  • NÜMUDAR

    f. Görünen. * Nümune, örnek.
  • NÜMUDE

    f. Görünmüş, gösterilmiş, gözükmüş.
  • NÜMUN

    f. Gösteren, benzer, müşabih olan.
  • NÜMUNE

    f. Örnek, misâl, misal olarak gösterilen. Düstur ve misâl olacak şey.
  • NÜMUNEHANE

    f. Nümunelik şeylerin konulduğu yer. * Müze.
  • NÜMUNE-İ İMTİSAL

    Örnek tutulacak şey.
  • NÜMUR

    (Nimr. C.) Kaplanlar.
  • NÜMUZEC

    Enmuzec. Örnek, nümune, misal.
  • NÜMÜVV

    Bereketlenip artmak. * (Canlılarda) büyümek, yetişmek, gelişmek.
  • NÜMÜVV-Ü TABİÎ

    Normal şartlar altında büyüyüp gelişme.
  • NÜMY

    Pul.
  • NÜSAFE

    Buğdaydan ayrılan saman.
  • NÜSAH

    Nüshalar, sahifeler, yazılı şeyler.
  • NÜSAL

    Hayvandan dökülen tüyler.
  • NÜSARE

    Saçılan şey. * Yemek döküntüsü.
  • NÜSHA

    (C.: Nüsah) Yazılı şey. Yazılı bir şeyden çıkarılan suret. * Muska, duâlı kâğıt. * Gazete ve dergilerde (sayı).
  • NÜSHA-İ KÜBRA

    Büyük sahife. Kâinat, dünya, çok manayı ifade eden âlem.
  • NÜSHA-İ SUĞRA

    Küçük sahife, küçük nüsha. Küçük mâna ifade eden, küçük mahluk, âlemin küçük bir nüshası mânasında insan.
  • NÜSHATEYN

    İki nüsha.
  • NÜSU'

    Diş etlerinin sıyrılarak dişlerin meydana çıkması.
  • NÜSUL

    Tüy dökme.
  • NÜSUR

    (Nesr. C.) Kartallar. Akbabalar (kuş).
  • NÜSUR

    (Nesr. C.) Nesirler, manzum olmayan yazılar. Dağıtmalar. * Çok çocuk doğuran kadın.
  • NÜSÜK

    (Nüsk) Allah için ibadet etmek.
  • NÜSÜSE

    Kurumak.
  • NÜŞAB

    (Nüşabe. C.) Oklar. Temrenli oklar.
  • NÜŞABE

    (C.: Nüşab) Ok. Temrenli ok.
  • NÜŞAFE

    Sütü sağdıklarında üzerine gelen köpük.
  • NÜŞARE

    Kesilen ağaçtan dökülen talaş, yonga.
  • NÜŞBE

    Sırnaşık. Ciddi olmayan adam.
  • NÜŞHAR

    f. Geviş.
  • NÜŞK

    Buruna birşey koymak. * Koklamak.
  • NÜŞKA

    Davarın boynuna takılan ip.
  • NÜŞRE

    Sihir, efsun.
  • NÜŞU'

    İlâç içirmek.
  • NÜŞUB

    Dühul etmek, girmek, dâhil olmak. * İlgilendirmek, alâkalandırmak, taalluk etmek.
  • NÜŞUH

    Az miktar su.
  • NÜŞUK

    Buruna çekilen ilâç, toz, enfiye vs. * Buruna çekme.
  • NÜŞUR

    Neşirler. * Yaymalar, dağıtmalar. * Öldükten sonraki dirilmeler.(Nüşur, neşir gibi bâzan müteaddi, bâzan lâzım olur. Müteaddi olursa bir şeyi açıp yaymak mânasına gelir ki, lisanımızda neşr ve neşriyat ve menşur bu mânadandır. Bunun lâzımına intişar denilir, lâzım oldukları zaman ise ölmüş bir şeyin dirilip kalkması mânasınadır ki, Kur'anda nüşur, ekseriyetle bu mânayadır. (E.T.)
  • NÜŞUS (NEŞS)

    Yüksek olmak, yücelmek. * Nefret etmek.
  • NÜŞUT

    Tohumun baş vermesi, uç göstermesi.
  • NÜŞUTA

    Devenin ayağındaki ilmikli düğüm. (İcabına göre çekip uzatılarak çözülür.)