N Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • NÜCEBA

    (Necib. C.) Necib kimseler. Nesli, soyu sopu temiz ve pâk olan kişiler.
  • NÜCEBE

    Lütuf ve keremi çok olan. Cömert insan.
  • NÜCEYM

    Yıldızcık. Küçük parıltısı olan. Küçük yıldız.
  • NÜCH (NECÂH)

    Zafer bulmak. Hâlâs olmak. Kurtulmak. İhtiyaçlarını giderip zafer bulmak.
  • NÜCME

    Bir ot cinsi.
  • NÜCU'

    Yemeğin hazmolup sindirilmesi. * Eser yapmak. * Duhul etmek, girmek.
  • NÜCUM

    (Necm. C.) Yıldızlar.
  • NÜCUM

    Tulu' etmek, doğmak. * Görünmek, zuhur etmek.
  • NÜCUMÎ

    Yıldızlarla ilgili. * Yıldızlarla uğraşan.
  • NÜCUM-PEREST

    f. Yıldıza tapanlar.
  • NÜCUM-U SÂKIBE

    Işığıyla karanlığı delip geçen yıldızlar.
  • NÜCUM-U SEYYARE

    Seyyar, gezici yıldızlar.
  • NÜDA

    (C.: Endâ-Endiye) Yağmur. * Boğaz ıslatıcı nesne. * Çiy, rutubet. * Atâ, bahşiş. * Sesin uzaklara gitmesi.
  • NÜDBE

    Ölen bir kimsenin iyilikleri, mehasini sayılarak ağlamak.
  • NÜD'E

    Mal çokluğu. * Kavs-i kuzeh. Gökkuşağı. * Et köpüğünün üstü. * İç yağı.
  • NÜDEMA

    (Nedim. C.) Nedimler.
  • NÜDFE

    Atılmış az nesne. * Sağılmış az süt.
  • NÜDGA

    Tırnak sonunda olan beyazlık.
  • NÜDHA

    Genişlik, vüs'at.
  • NÜDUB

    (Nedebe. C.) Yara izleri, nedbeler.
  • NÜFASE

    Diş arasında kalan yemek parçası.
  • NÜFAZ (NÜFÂZE)

    Ağaçtan veya başka birşeyden silkmekten ve hareket ettirmekten dolayı düşen nesne.
  • NÜF'E

    (C.: Nifâ) Seyrek ve dağınık olan ot.
  • NÜFESA

    Loğusa kadın.
  • NÜFFAHA

    (C.: Nefehâ) Suyun üstünde olan kabarcığı.
  • NÜFHA

    Yüce beyaz tepe.
  • NÜFTURE

    (C.: Nefâtir) Müteferrik, dağılmış ot.
  • NÜFUK

    Helâk olmak.
  • NÜFUR

    Ürküp kaçma, dağılma, firar etme. * İntikal etme. * Hacıların Mina'dan Mekke'ye doğru gitmeleri.
  • NÜFUS

    (Nefs. C.) Nefisler, canlar, şahıslar.
  • NÜFUS-U SEB'A

    1- Nefs-i emmare, 2- Nefs-i levvame, 3- Nefs-i mülhime, 4- Nefs-i mutmainne, 5- Nefs-i râdiye, 6- Nefs-i mardiyye, 7- Nefs-i sâfiye. (Bak: Nefs)
  • NÜFUŞ (NEFÂŞ)

    Yabana yayılmak. * Davarların geceleyin yayılıp çobansız otlamaları.
  • NÜFUZ

    Sözü geçer olmak, sözü dinlenmek. * Vücudundan işleyip geçmek. İçine alan.
  • NÜFZ

    Arka ve kürek eti.
  • NÜFZA

    Bir yere saçılmış veya dökülmüş olan kan.
  • NÜGAK (NAGİK)

    Çobanın koyuna çağırıp haykırması.
  • NÜH

    f. Dokuz.
  • NÜHA

    Yüksek olmak. * Miktar. * Bir kimse hakkında olan yasak ve men.
  • NÜHAB

    Deve öksürüğü.
  • NÜHAK

    Eşek anırtısı.
  • NÜHALE

    Kepek.
  • NÜHAM

    Bir kuş cinsi.
  • NÜHAME

    Tükrük.
  • NÜHAS

    Bakır. * Duman. (Bak: Nuhâs)
  • NÜHAT

    Mağrur ve kibirli kimse. Kendini beğenmiş insan.
  • NÜHATE

    Yonga. Talaş.
  • NÜHAZ

    Deve öksürüğü. * Devenin göğsünde olan bir hastalık.
  • NÜHAZ

    Yokuş. * Güç yer.
  • NÜHBE

    (C.: Nuheb) Her nesnenin iyisi.
  • NÜHBE

    Gadapla ve kahirle cebren alınan mal.