Silmek. Kaldırmak. * Mc: Uzun zaman veya mesafeyi az zamanda geçip aşmak.
TAYY-I ZAMAN
Zamanı ortadan kaldırmak. Çok uzun bir zamanı pek kısa olarak görmek ve yaşamak. Meselâ: Kur'an-ı Kerimde beyan edilen "Ashab-ı Kehf" mağarada 309 sene kaldıkları halde, kendileri yarım gün veya bir gün kadar kaldıklarını söylemişlerdir. (Bak: Bast-ı zaman)
TAYY-İ MEKÂN
Mekânı ortadan kaldırmak. Bir şahsın bir anda muhtelif yerlerde görünmesi.
TAYY-İ MERATİB
Birden üst mertebeye geçmek. Birden mertebeleri aşıp, geçip gitmek.
TAYYİB(E)
İyi, hoş. İyi davranış. Temiz. * Hz. Peygamber'e (A.S.M.) Cenab-ı Allah (C.C.) en güzel kokular vermiştir. Bu yüzden kendisine Tayyib denilmiştir. * Fık: Helâlin her türlü şüphelerden uzak, saf ve temiz kısmına denir.
TAYYİBÂT
(Tayyibe. C.) Bütün güzel sözler, güzel mânalar, harika güzel cemaller. * Bütün kâinat yüzünde cemalleri görünen ezelî Esma-i Hüsnâ'nın cilveleri.
TAZ
f. Koşma, koşuş.
TAZ'
Gayretsiz olmak.
TAZACCU'
Gevşek davranma, üşenme.
TAZACCUR
Sıkıntı. İç sıkılma.
TAZAFFÜR
Galip olmak, yenmek.
TAZALLÜL
(Zıll. den) Gölgelenme, gölgede olma, gölge altına girme.
TAZALLÜM
Bir haksızlıktan sızlanmak. Şikâyet etmek. * Birinin hakkını veya malını gasbetmek. * Mazlum olmak. * Zulmü kendi nefsine isnad etmek.
TAZALLÜMÂT
(Tazallüm. C.) Yanıp yakılmalar, sızlanmalar.
TAZALLÜM-İ HÂL
Kendine yapılan bir hâlden, hareketten dolayı sızlanmak. Hâlinden şikâyet etmek.
TAZAMMUD
Yaranın merhemli bezle sarılması.
TAZAMMUN
İhtiva etmek. İçine almak. İçinde başka şeyleri havi olmak. Muhit olmak. * Tazmini kabul etmek. Kefil olmak. * Man: Lâfzın, mevzuu olduğu mânanın cüz'üne delâlet etmesi.
TAZANNÜN
(Zann. dan) Sanma, zan ile iş görme, delilsiz hükmetme.
TAZARRU'
Bir şeye gizlice yaklaşmak. * Kendi kusurlarını bilip kibirden vaz geçip tevâzu ile yalvarmak.