T Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • TELEVİZYON

    Fr. Elektromanyetik dalgalar vasıtasıyla hareketli veya hareketsiz şekillerin resmini uzaklara nakletme usulü. * Bunun alıcı cihazı. (Bak: Celb-i suret, Radyo)
  • TELEVVÜM

    Muntazır olmak, beklemek, gözlemek. * Kabul etmemek.
  • TELEVVÜN

    (Levn. den) (C.: Televvünât) Renkten renge girme. Renk değiştirme. * Döneklik, kararsızlık.
  • TELEVVÜS

    Kirlenmek. Pislenmek. Bulaşıp murdar olmak.
  • TELEYYÜN

    (Leyn. den) Yumuşak. Yumuşak olmak. Sulanmak.
  • TELEYYÜS

    Arslan yürekli olma, arslan yürüyüşlü olma.
  • TELEZZÜC

    (Lüzucet. den) Yapışkan olma. * Çekilip uzanmak.
  • TELEZZÜZ

    Tat ve zevk almak. Zevklenmek.
  • TELFİ'

    Başını örtmek.
  • TELFİF

    Bürünme, sarma, örtme.
  • TELFİK

    Birleştirme, ekleme. İstif. * Bir yere getirip ulaştırmak.
  • TELFİK-İ MEZAHİB

    Dinî bir mes'elede, hak mezheblerin aynı o mes'ele hakkındaki zıd görüşleri cem'etmekle bir mezheb yapmak. Bu zıd görüşlerle amel etmeyi caiz görür. Fukaha ise bu tarzı caiz görmemişlerdir.Tevhid-i mezahib ise: Hak mezheblerin mes'eleleri arasında, tercih yoluyla bazı mes'elelerini alıp bir mezheb yapmaktır. (Sadreddin Yüksel)
  • TELH

    f. Acı.
  • TELHBÂR

    f. Acı olan meyve. Meyvesi acı olan.
  • TELHGÛ

    f. Acı söyleyen.
  • TELHGÜFTAR

    f. Acı sözlü.
  • TELHÎ

    Acılık.
  • TELHİB

    (C.: Telbihât) (Leheb. den) Alevlendirme, tutuşturma.
  • TELHİD

    (Lahd. dan) Mezar çukuru kazma. Kabire lâhid yapma. * Gömme.
  • TELHİF

    (C.: Telhifât) Acınma, acıklanma.
  • TELHİH

    Kavuşturmak.
  • TELHİM

    (Lâhm. dan) Etlendirme, semirtme.
  • TELHİN

    (C: Telhinât) Okurken kelime veya harf değiştirme. * Yanlışını çıkarma.
  • TELHİS

    Kısaltma. Hülâsasını alma.
  • TELHİSÂT

    (Telhis. C.) Kısaltmalar, hülâsalar, özetlemeler.
  • TELHİSEN

    Kısaltılarak, hülâsaten, özet olarak, hülâsa tarzında.
  • TELHİYE

    Gâfil olmak, gaflette bulunmak. * Meşgul olmak.
  • TELH-KÂM

    f. "Damağı acı": Kederli, dertli.
  • TELH-NAK

    f. Lezzeti acı olan, lezzeti hoş olmayan.
  • TE'LİB

    Kandırmak.
  • TEL'İB

    Oynatma, raksettirme.
  • TELİD

    (Telide) (Veled. den) Yabancı memlekette doğduğu halde küçük yaşta İslâm diyârına getirilerek orada büyütülmüş ve oranın tâbiiyetini kabul etmiş olan kişi.
  • TE'LİF

    Barıştırmak. Husumeti defetmek. Ülfet ve imtizac ettirmek. * Çeşitli şeyleri birleştirip karıştırmak. * Eser yazmak. * Noksan bir adedi bine çıkarmak.(Kâinatın te'lifinde öyle bir i'caz var ki; bütün esbab-ı tabiiyye, farz-ı muhal olarak muktedir birer fâil-i muhtar olsalar, yine kemal-i acz ile i'caza karşı secde ederek $ diyeceklerdir. M.)
  • TE'LİFÂT

    Yazılmış eserler, kitaplar.
  • TE'LİF-İ BEYN

    Ara bulma, barıştırma, uzlaştırma.
  • TELİL

    Boğaz.
  • TE'LİL

    Tez etmek, çabuklaştırmak.
  • TEL'İN

    Lânetlemek. Lânet etmek.
  • TE'LİS

    Durdurmak, ikâmet. * Yağmurun devamlı yağması.
  • TE'LİYE

    İbadet ettirmek.
  • TELİYYE

    Borç bakiyyesi. * Tâbi olmak, uymak.
  • TELKIYE

    Ulaşmak, varmak. * Bir nesneyi yüze getirmek.
  • TELKİB

    Lâkab vermek, isim takmak.
  • TELKİF

    Telkin etmek.
  • TELKİH

    İlkah etmek. Aşılamak. * Aşı. * Cinsinin üremesini sağlamak.
  • TELKİM

    Lokma lokma yedirme. Lokma verme.
  • TELKİN

    (C.: Telkinât) Zihinde yer ettirmek. Fikir aşılamak. Zihinde yer etmiş düşünce. * Yeni müslüman olana İslâm esaslarını anlatmak. * Ölü gömüldükten sonra imam tarafından söylenen söz.(Telkini fenden almış,Medeniyetten taklid,Hürriyet tenkid vermiş,Gururdan dalâlet çıkmış.) (Lemeât)
  • TELL

    (C.: Tilâl) Tepe, yığın, küme. * Düz yer üstüne yatırmak.
  • TELLAL

    (Bak: Dellâl)
  • TELL-İ REFİ'

    Yüksek tepe.