T Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • TELMİ'

    (Lemeân. dan) Renk renk yapma, rengârenk yapılma. * Parıldama, parıldatılma. * Edb: Mısraları, Türkçe, Arabça, Farsça gibi başka başka dillerde olan manzume yapma.
  • TELMİH

    (C.: Telmihât) Lâyıkiyle ve kâmilen keşfedip nazara arzetmek. * Bir şeyi açıkça söylemeyip başka bir mâna ifade için söz arasında mânalı söylemek. İmâ ile söz arasında başka bir mânayı ifade etmek. * Edb: İbârede bahsi geçmeyen bir kıssaya, fıkraya, ata sözüne veya meşhur bir şiire, bir söze işaret etmek.
  • TELMİHEN

    Telmih suretiyle. Telmih için. İmâlı olarak.
  • TELMİZ

    Dili ağızda yemek kırıntısı için gezdirmek. * Tattırmak. * Yedirmek.
  • TELSİN

    Bir nesneye dil etmek.
  • TELTELE

    Hareket ettirmek.
  • TELTİM

    Kuvvetle sille vurmak.
  • TELVİ'

    (C.: Telviât) İçini yakıp dertlendirme.
  • TELVİH

    Açıklamak. * Zâhir ve aşikâre kılmak. * Susuzluktan insanın çehresi bozulmak. * Bir şeyi ateşle kızdırmak. Güneş veya ateşin sıcaklığı bir nesnenin rengini değiştirmek. * Posa hâline getirmek. * Kocamak. Saç ağarması. * Almak. * İşaret etmek. * Edb: Lüzumlu şeylerden bahsetmek suretiyle olan kinâye. Meselâ: Filâncanın mutfağında çok odun sarf olunur denildiği zaman, bundan, mutfakta çok yemek pişirildiğine, ev sahibinin cömertliğine ve misafirin çokluğuna intikal edilir.
  • TELVİHÂT

    Telvihler. Kinaye halindeki işaretler.
  • TELVİK

    Yemeği yumuşak ve yağlı yapmak.
  • TELVİM

    (C.: Telvimât) (Levm. den) Azarlama, paylama.
  • TELVİN

    (Levn. den) Renk verme. Boyama. Boyanma.
  • TELVİS

    (C.: Telvisât) Kirletmek. Bulaştırmak. Pisletmek. * Mc: Bozmak, berbat etmek.
  • TELVİYE

    Bükme, burma, çevirme, kıvırma.
  • TELYİN

    (Leyyin. den) Yumuşatmak. Eritmek. * İçi yumuşatmak, kabızlıktan kurtarmak.
  • TELYİN-İ HADİD

    Demirin yumuşatılması.
  • TELZİE

    Davarı iyi gütmek.
  • TELZİZ

    Lezzet verme. Tatlandırma. Lezzetlendirme.
  • TEMACÜD

    (Mecd. den) Büyüklüğünü ve şerefini çoğaltma.
  • TEMADİ

    Devam etmek. Sürüp gitmek. * Uzak olmak. * Müntehi ve muktezi olmamak.
  • TEMA'DÜN

    (Ma'den. den) Maden haline geçme.
  • TEMAHHUH

    Kemikten ilik çıkarmak.
  • TEMAHHUL

    Hile etmek.
  • TEMAHHUT

    Sümkürme.
  • TEMAHHUZ

    (Temahhud) Doğum sancısı çekmek. * Hayvanın gebe oluşu. * Süt yayıkta yayılarak yağı alınıp safileştirilmesi. * Fitne çıkarma.
  • TEMAHUK

    İnat etmek.
  • TEMAHÜL

    Mühlet verme. Yavaş ve ağır davranma.
  • TEMAÎ

    Genişlemek.
  • TEMAKKUK

    Dinlene dinlene içmek.
  • TEMALÜ'

    Arkadaş olmak.
  • TEMALÜK

    Nefsini zaptetme. Kendine hâkim olma.
  • TEMANÜ'

    Çatışma ve birbirine mani olma. İhraç. Adem-i kabul. Tard. (Bak: Bürhan-üt temanü')
  • TEMARİ

    Şek şüphe etmek. Mücadele etmek.
  • TEMARUZ

    Yalandan hastalanmak. Kendini hasta gibi göstermek.
  • TEMAS

    (Bak: Temass)
  • TEMASİH

    (Timsah. C.) Timsahlar.
  • TEMASİL

    Timsaller. Suretler. Resimler. Putlar. Semboller. Tasvirler.
  • TEMASS

    (Mess. den) Yan yana bulunma. * Birbirine değme. * Münasebette bulunma.
  • TEMASSUR

    Davarın memesinde kalan sütü sağmak.
  • TEMASSUS

    Emmek.
  • TEMASÜL

    Benzeyiş. Benzeme. Birbirine benzemek. Birbirine müsavi ve müşabih olmak. * Hasta sıhhate, iyi olmağa yaklaşmak. * Mat: Kesirsiz taksim kabul etmek, kesirsiz bölünebilmek.(Temasül tezadın sebebidir, tenasüb tesanüdün esasıdır, sıgar-ı nefs, tekebbürün menbaıdır, zaaf gururun madenidir. Acz, muhalefetin menşeidir, merak ilmin hocasıdır. M.)
  • TEMAŞA

    f. Hoşlanarak bakmak. Seyretmek. Seyre çıkmak. Gezmek. İbretle bakmak.
  • TEMAŞAGÂH

    f. Gam ve kederi defetmek için gezip seyredilecek yer. Eğlence mahalli.
  • TEMAŞAGER

    (Temaşakâr) f. Seyirci. İbretle etrafı temaşaya çıkmış olan.
  • TEMAŞAGERÂN

    (Temaşager. C.) Seyirciler. Temaşa edenler.
  • TEMAŞAHÂNE

    f. Temaşa edecek yer. * Mc: Dünya.
  • TEMAŞİ

    Birbiriyle yürüyüşmek, birlikte yürümek.
  • TEMATTİ

    (Matiyy. den) Vücutta duyulan ağırlıktan dolayı gerinme. * Yürürken sallanmak.
  • TEMATTUK

    Bir nesnenin lezzetinden ağzını şapırdatmak.