Hüccetleşmek. Birbirinden hüccet talep etmek, delil istemek.
TAHACÜZ
Men'edişmek, karşılıklı engel olmak.
TAHADD
Muhalefet edişmek, birbirine karşı gelmek.
TAHADDİ
Meydan okuma.
TAHADDİ MU'CİZESİ
Cenab-ı Hakk'ın, Resülüne inzal ettiği Kur'anın şeksiz, şüphesiz bir mu'cize-i ebediye olduğunu sarahaten göstermek için, şüphesi olanlara karşı "Kur'an'ın mislini ve nazirini yapın" diye meydan okuması.
TAHADDU'
(Hud'a. dan) Bilerek aldanma.
TAHADDÜB
(C.: Tahaddübât) (Hadeb. den) Kamburlaşma.
TAHADDÜR
(Hadr. dan) İnişe doğru akıp gitme. * Yokuş aşağı hızla inme.
Bilmediği ve duymadığı ihbar ve havadisi idrak eylemek. Zan ve tahmin etmek. * Sür'atle idrak etmek.
TAHADDÜS
Yok iken peyda olmak. Ortaya çıkmak. Meydana gelmek. Olmak. * Haber vermek, sezgi.
TAHADDÜŞ
Tırmalanma. * Üzüntü duyma.
TAHADU'
Aldanmış gibi görünme.
TAHADÜS
Haberleşmek.
TAHAF
Yüksek bulut.
TAHAF
İnce ve şeffaf bulut.
TAHAFFUZ
Korumak, sakınmak. Kendini muhafaza etmek. * Barınmak.
TAHAFFUZÎ
Korunma ile ilgili.
TAHAFFUZKÂR
f. Korunan, sakınan. Kendisini muhafaza eden.
TAHAFFÜF
(Hiffet. den) Hafiflemek. Hafif olmak. * Ayağa mest gibi bir şey giymek.
TAHAİ
Birbiriyle kardeş olmak.
TAHAKKUD
Kin tutma, kin gütme.
TAHAKKUK
Bir şeyin doğruluğunun meydana çıkması. Gerçekleşmek. Delil ile isbat edilmek. Sabit ve hakikat olduğu aşikâr olmak.
TAHAKKÜK
Kaşınmak. Ovunmak.
TAHAKKÜM
(Hüküm. den) Tekebbür, zorbalık etmek. Zorla hükmetmek.(Evet imanlı fazilet, medar-ı tahakküm olmadığı gibi, sebeb-i istibdad da olamaz. L.)
TAHAKKÜMÂT
(Tahakküm. C.) Tahakkümler, zorbalıklar.
TAHAKKÜMÎ
Mânasız iddia. Delilsiz, isbatsız haklılık dâva etmek, Mânasız mücerred dâva.
TAHAKÜM
Hükmedişmek.
TAHALHUL
(Halhal. dan) Ayağa bilezik takma. * Bir cismin hacminin büyümesi, şişmesi. * Hava cereyanı olması.
TAHALHUL
Deprenmek, harekete gelmek. * Aşağı etmek.
TAHALLİ
(Halâvet. den) Kendi kendini donatmak. Süslenmek.
TAHALLİ
(Halâ. dan) Boşalmak. Boş kalmak. Tenhaya çekilmek. Yalnız kalmak.
TAHALLUK
Ahlâklanmak. İyi huy edinmek. Yüksek İslâmi ahlâkla ahlâklanmak.
TAHALLUT
(Halt. dan) Karışma. Karışık olma.
TAHALLÜB
Sızma. Ter çıkarma. * Sütlenme. Süt peyda etme. * İmrendiğinden ağzının suyu akmak. * Pâre pâre etmek, dağıtmak, parçalamak.
TAHALLÜD
(Huld. dan) Bir yerde devamlı kalmak. Devamlı olmak.
TAHALLÜF
Geride bırakılma. Arkada kalma. * Değişme. Uygun olmama.
TAHALLÜL
(Halel. den) Bozulmak. Ekşimek. Sirke olmak. * Araya girmek. Başka bir şeyin müdahale etmesi, karışması. * Dişleri hilâllamak.(Haşirde bütün zevil-ervahın ihyası; mevt-âlud bir nevm ile kışta uyuşmuş bir sineğin baharda ihyâ ve inşâsından kudrete daha ağır olamaz. Zira kudret-i ezeliye zâtiyedir; tagayyür edemez, acz tahallül edemez, avâik tedâhül edemez, onda meratib olamaz, her şey O'na nisbeten birdir. H.)
TAHALLÜL
(Hall. den) Hallolmak. Eczası birbirinden ayrılmak.