Ü Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • ÜMM-ÜD DİMAĞ

    Beyin zarı.
  • ÜMM-ÜD DÜNYA

    Dünyanın anası. Mısır.
  • ÜMM-ÜL BİLÂD

    Mekke-i Mükerreme.
  • ÜMM-ÜL HABÂİS

    Şarap, rakı gibi haram olan içki.
  • ÜMM-ÜL KİTAB

    Kitabın anası, esası. Levh-i Mahfuz ve ilm-i İlâhî. (Yâni: Kur'ân, İlm-i İlâhîde, Levh-i Mahfuz'da ezelî ve ebedî olarak mahfuz bulunduğundan Kur'anın aslı ve anası mânasında kullanılan bir tabirdir.) * Kur'an-ı Kerim'in müteşabih olmayan muhkem âyetlerine de kitabın anası, esası mânasında Ümm-ül Kitab denilir. * Fâtiha Suresi. * Diğer bir mânada bütün müsbet ve faydalı kitabların anası ve mercii olarak Kur'an-ı Kerim'e de denir.)
  • ÜMM-ÜL KURÂ

    Mekke-i Mükerreme.
  • ÜMM-ÜL KUR'AN

    Fâtiha Suresi.
  • ÜMM-ÜL VELED

    Huk: Çocuğunun kendi efendisinden olduğunu söyleyen çocuk doğurmuş cariye.
  • ÜMM-ÜN NÂFİ'

    Tavuk.
  • ÜMM-ÜN NÜCUM

    Gök. Sema.
  • ÜMM-ÜT TAÂM

    Buğday.
  • ÜMM-ÜT TÂRIK

    Deve kuşu.
  • ÜMM-ÜT TARÎK

    Ulu yol. Yüce yol.
  • ÜMNİYYE

    Umut, ümid. * Arzu, istek, talep. * Niyet, kuruntu.
  • ÜMSÜLE

    Örnek olarak verilen beyit. Misal olarak gösterilen mısra.
  • ÜMUMET

    (Ümm. den) Annelik, analık.
  • ÜM'UZ

    Keçi veya karaca.
  • ÜMÜLDAN

    Taze fidan. Körpe dal. * Genç, güzel. * İnce ve narin vücud.
  • ÜNAFİ

    Büyük burunlu kimse.
  • ÜNAH

    Süstlük, zayıflık.
  • ÜNAN

    İnleme.
  • ÜNAS

    Halk. İnsanlar.
  • ÜNBUB

    (Ünbube) Kamıştaki boğum arası kısım. * Parmak uçları. * Tüp. İnce boru.
  • ÜNBUSE

    Çocukların oyunu.
  • ÜNBUŞ

    (Ünbûşe) Bitki kökü. Kökü yerden takımıyla birlikte çıkarılan fidan.
  • ÜNCUC

    (C.: Anâcic) Hızlı yürüyen at.
  • ÜNCUR

    Şişe kılıfı.
  • ÜNF

    (Bak: Unf)
  • ÜNKUA

    Yağ biriken yer.
  • ÜNMA

    İçi saman veya ot doldurulmuş şey.
  • ÜNS

    Alışkanlık, alışma. * Arkadaş. Hemdem.
  • ÜNS TUTMAK

    Alışmak, birlikte düşüp kalkmak.
  • ÜNSA

    Dişi. Kadın, kız.
  • ÜNSA-ÜNS

    Sıkıfıkı konuşma.
  • ÜNSÎ

    (Ünsiye) Alışmış, ünsiyet etmiş, sokulgan. * Arkadaş.
  • ÜNSİYET

    Alışkanlık, dostluk. Birlikte düşüp kalkmak. Ahbablık.
  • ÜNŞUDE

    (Bak: Neşide)
  • ÜNŞUTA

    Düğüm, ilmik.
  • ÜNUF

    Henüz daha yedirilmemiş olan çayır. * (Enf. C.) Burunlar.
  • ÜNUSET

    Dişilik. Müennes oluş.
  • ÜNÜN

    Ayağı ve burnu kırmızı, vücudu kara olan bir kuş.
  • ÜNVAN

    İsim. Lâkab. Adres. * Önsöz, mukaddeme.
  • ÜNVAN-I MÜLÂHAZA

    Bir şeyin hakikatını bir derece düşünebilmek için olan isim, tabir ve vasıta.(Mi'raciyedeki mâceralar, mâlumumuz olan mânalarla, o kudsi ve nezih hakikatları ifade edemiyor. Belki o muhavereler birer ünvan-ı mülâhazadır; birer mirsad-ı tefekkürdür ve ulvi ve derin hakaika birer işarettir ve imanın bir kısım hakaikına birer ihtardır. Ve kabil-i tabir olmayan bazı mânalara birer kinayedir. Yoksa ma'lumumuz olan mânalar ile birer mâcera değil. Biz hayalimiz ile o muhaverelerden o hakikatları alamayız; belki kalbimizle heyecanlı bir zevk-i imanî ve nuranî bir neş'e-i ruhanî alabiliriz. M.)
  • ÜNZUHA

    Gurur, kibir, büyüklük.
  • ÜRBA

    Belâ, mihnet.
  • ÜRBE

    Büklüm. * Düğüm. * Hile.
  • ÜRBUN

    Pey akçesi, pey olarak verilen para.
  • ÜRCUCE

    Salıncak.
  • ÜRCUFE

    (C.: Erâcif) Yalan. Uydurma söz.
  • ÜRCUHA

    Salıncak.