Hayâ etmek. Arlanmak. * Hışım etmek, kızmak. * Uyuz hastalığı.
ABEDE
(ÎÂbid. C.) İbadet edenler. Âbidler. Tapanlar.
ABEDE-İ ESNAM
f. Puta tapanlar. Putperestler. Heykele baş eğenler.
ABEKET
(C.: Abekât) Tâne, az şey. * Tuluk içinde kalan yağ bakiyyesi. * Ekmek parçası. * Yılan başı dedikleri ufacık akça boncuk.
ABEL
(C.: Abâl) Yassı ve enli yaprak.
A'BEL
Ak, beyaz. * Ağaç yaprağının dökülmesi.
A'BEL
(C: A'bile) Çok sert taş ki, kırmızı, beyaz veya siyah renkli olur. * Taşlık dağ.
AB-ENDAM
f. Güzellik. Güzel endam.
AB-ENDAZ
Su mühendisi.
ABERASYON
Fr. Sapma.
ABERAT
(Abre. C.) Göz yaşları.
ABES
Oyuncak kabilinden faydasız ve boş amel. Lüzumsuz ve gayesiz iş. Tesadüfi. (Bak: Gaye)
ABES
Davarın kuyruğunda kuruyup kalan bevl ve ters.
ABESE
(Abs. den) Çehresini çattı, sureti kerih oldu (meâlinde).
ABESE İRCA
Mantık ve matematikte bir isbat şeklidir. Bir hükmün doğruluğunu isbat için, bu hükmü inkâr eden diğer hükmün yanlışlığı isbatlanır. Meselâ: Allah'ın varlığının inkâr edilmesinin imkânsızlığını veya abesiyetini göstermek, Allah'ın varlığını isbat yollarından biridir. Bu, "Abese irca" yolu ile isbat şeklidir.
ABESE SURESİ
Kur'an-ı Kerim'de sekseninci surenin ismi olup, Mekke-i Mükerreme'de nazil olmuştur. Saliha Suresi, Sefere Suresi de denilir.
ABESİYAT
(Abes. C.) Faydasız ve boş şeyler.
ABESİYYUN
Kâinatın ve hâdiselerin başı boş, faydasız ve gayesiz, kendi kendine, Haliksız olduğuna inanmak isteyen bâtıl yoldaki felsefeciler. Zamanımızda Ekzistansializm "Varoluşculuk" adı altında yeniden ortaya çıkan bir varlık ve hayat felsefesidir. İki kola ayrılmıştır. Bunlardan uluhiyeti inkâr edenler, hayatın, varlığın ve insanın var oluşunu abes ve gayesiz sayan ehl-i dalâlet fırkalarından biridir. Hristiyanlık dünyasında bunlara karşı çıkan ikinci kısım ise: Allah'a inanılmazsa herşeyin abes olacağını, bu sebeple Allah'a inanmanın zaruriliğini müdafaa etmektedirler.(Kâinatı abes ve gayesiz itikat eden felâsife-i abesiyyun gibi kendilerini başıboş, hikmetsiz, gayesiz, vazifesiz, Haliksız mı zannediyorlar? Acaba gözleri kör olmuş, görmüyorlar mı ki, kâinat baştan aşağıya kadar hikmetlerle müzeyyen ve gayelerle müsmirdir. Ve mevcudat, zerrelerden güneşlere kadar vazifelerle muvazzaftır. Ve evamir-i İlahiyyeye müsahharlardır.S.)
ABEY-SERAN
Fesliğen. * Şiddetli emir. Şer ve mekruh nesne. * Bir dikenli ağaç.
AB-GAH
Fr. Havuz, küçük göl, su biriken yer. * Tıb : Karnın kaburga kemikleri kıkırdağı ve kısa kaburgalar altında olan kısmı. Böğür.
f. Suyun biriktiği yer, havuz. * Dokumacılıkta kullanılan fırça.
AB-HANE
f. Abdest bozacak yer. Helâ, tuvalet.
ABHER
Nergis çiçeği, * Dolu kap.
AB-HURDE
f. Su içen.
AB-I ÂBİSTENÎ
Nebatların beslenip büyümesi için zaruri olan su ve yağmur. * Gebeliğe sebep olan su, meni.
AB-I ADÂLET
Doğruluğun ve adaletin feyz ve bereketi.
AB-I BÂDE-RENG
Kanlı göz yaşı.
AB-I BESTE
Buz. * Mc : Billur, sırça.
AB-I CİĞER
Ciğer suyu. * Göz yaşı.
AB-I ÇEŞM
Göz yaşı.
AB-I DEHÂN
Ağız suyu, salya.
AB-I HAYAT
Kan. Ebedî hayata sebep olan hayat suyu (diye tâbir edilen) bu kelime, edebiyatta : "çok güzel ifâde, lâtif söz, parlaklık, letâfet" mânalarında geçer. * Tas : Aşk-ı hakiki, aşk-ı ilâhi, ilm-i ledün, mârifetullah'tan kinayedir. Âb-ı Hızır, âb-ı hayvan, âb-ı beka gibi isimlerle de söylenir.
AB-I HUFTE
Durgun su. * Buz. * Billur. * Kınında bulunan kılınç.
AB-I HURDENÎ
İçme suyu. İçilir su.
AB-I KEVSER
Kevser âb-ı hayatı. Kevser letâfeti.
AB-I LEZİZ
Leziz, tatlı su.
AB-I MUSAFFÂ
Temizlenmiş, tasfiye edilmiş su. Saf su.
AB-I REVAN
Akar su. * Kalpteki ferahlık.
AB-I RÛY
Yüz suyu, şeref, haysiyet, nâmus.
AB-I ŞOR
Acı su. * Göz yaşı.
AB-I YAH
Buzlu, soğuk su.
AB-I ZEN
f. Küçük havuz. * Su birikintisi. * Yumuşak, lâtif sözlerle hatır alan ve bu manâda emir. (Bak : Avzen)
ABIK
Sebebsiz olarak sahibi yanından kaçan köle.* Civa. (Hg)
ABÎ
Çekinen. * Tiksinen. * Sakınan. * Nazlanan.
ABÎ
Kurban payı.
ABÎ
f. Ayva. * Suda yaşayan ve suda meydana gelen. * Çok mâvi.