A Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • ABİD

    f. Kıvılcım.
  • ABİD

    İbadet eden. Zâhid. Çok ibadet eden. * Köle.
  • ABÎD

    Kullar. Köleler.
  • ABİDANE

    f. Kul olarak, ibâdet edene yakışır surette.
  • ABİDAT-I İSLÂMİYE

    İslâm medeniyeti anıtları.
  • ABİDE

    İbâdet eden kadın. (Abide-i zâhide gibi)
  • ABİDE

    Uzun müddet dillerde destan olup kalan beliye ve dâhiye. * Bir milletin târihinde büyük bir değeri hâiz olan vak'a. * Fesahat ve belâgatı dolayısıyle benzeri söylenemeyen şiir. * Tarihte yüksek ve hâkim bir mevkide olan vak'aları veya büyükleri yaşatmak için yapılan bina. * Azametiyle, güzelliğiyle insanı hayrete uğratan mebani. (Süleymaniye ve Ayasofya câmileri gibi.) Uzun müddet yaşıyan edebî, ilmi, sinai eserler. * Geçmiş devirlerden kalma tarihi veya bedii kıymeti olan binalar, kaleler ve harabeleri. * Dikilmiş sütunlar ve bunların üzerindeki resimler, nakışlar, yazılar. * Abidenin arapçadaki manası bizdekinden başkadır: Kendisinden nefretle, haşyetle bahsolunan, uzun müddet dillerde destan olup kalan dâhiye ve beliyyeye denir. (Türk İslâm Ansiklopedisi)
  • A'BİDE

    (Abd. C.) Köleler. Abid.
  • ABİDEVÎ

    Abide gibi. Abideyi andıran, âbideye benzeyen şekilde.
  • ABİL

    Koyun, at ve deve gibi hayvanlara iyi bakan. * Çayırda otlayarak suya muhtaç olmayan hayvan.
  • ABİLE

    f. Su üzerindeki kabarcık. * Sivilce. Çıban.
  • ABİR

    (Ubur'dan) Bir yerden geçen, giden yolcu. Geçen. * Hz. İbrâhimin (A.S.) dedelerinden birisinin adı.
  • ABİS

    Denizlerdeki dokuzbin metreyi geçen derinlikler.
  • ABİS

    Alaycı, saygısız.
  • ABİS

    Asık suratlı, ekşi yüzlü kimse. * Arslan.
  • ABÎSE

    (C: Abayis) Tarhana.
  • ABİST

    f. Gebe, hâmile.
  • ABİSTEN

    f. Gizli, gizleme. * Gebe. * Dişilik.
  • ABİSTENÎ

    f. Hâmilelik, gebelik.
  • ABİŞHOR

    f. Hayvan sulama yeri. * İçme kabı. * Dinlenmek için kısa bir duraklama, teneffüs. * Günlük yiyecek.
  • ABİŞTGÂH

    f. Gizlenecek yer, gizli yer.
  • ABİY

    Kısmet, nasib,
  • ABİYE

    Örtü ile yüzünü örten, utangaç kız veya kadın.
  • ABKAME

    f. Anadolunun bazı doğu illerinde ve Bağdat'da yapılan, turşu veya salataya benzer bir çeşit yiyecek maddesi. * Ekşi hamurdan pişirilerek sirkeye konulan ve turşu olarak kullanılan bir gıda maddesi.
  • ABKARÎ

    Mutlaka kusuru olmayan. Kâmil. * Bir kavmin seyyid ve şerifi, efendisi. Beşer san'atı olmayan. * Çok güzellik. * Bir nevi döşek.(Abkari: Esasen abkar'e mensub demektir. Ebu Suud ve sair tefsirlerin beyanına göre Abkar: Arabın zu'münce bir Cin beldesinin ismidir ki, Arablar acib gördükleri her şeyi ona nisbetle tavsif ederek abkarî derler. Mu'cem-ül Büldan'da şu tafsil mezkûrdur: Abkar; dolu, yani buluttan inen donmuş sudur. Ve demişlerdir ki, cinnin sâkin olduğu bir arzdır. Meselde: "Keennehüm cinn-i abkar: sanki abkar cinni gibi" denilir...Bazıları da demiştir ki: Abkarinin aslı; vasfına hırs ile rağbet olunan her şeye sıfattır. Bunun da esası; çünkü Abkar'da döşeme ve saire nakışları yapılırdı. Onun için her iyi şey Abkar'a nisbet edilirdi.)
  • AB-KEND

    f. Havuz, dere, su geçidi.
  • AB-KEŞ

    f. Delikli kevgir. * Su çeken, sucu, saka. * Kadeh sunucu.
  • AB-KUR

    f. Lâğım çukuru. Pisliğin aktığı yol ve delik.
  • ABL

    Kalın, büyük nesne. * Bükmek.
  • ABLA'

    Ak nesne. * Beyaz taş.
  • ABLİSE

    f. Tarlaya tohum atan, ekinci.
  • ABLUKA

    İtl. Etrafını sarıp hâriçle alâkasını kesme. Bahren muhasara, denizden kuşatma.
  • ABLUKAYI BOZMAK

    Muhasara hattını yarıp geçmek.
  • ABLUKAYI KALDIRMAK

    Muhasarayı bırakmak.
  • AB-NAK

    f. Sulu, ıslak, nemli.
  • ABONE

    Fr. Gazete ve dergi gibi yayınlara peşin para vererek muayyen bir zaman için müşteri olan kimse.
  • ABONMAN

    Fr. Bir imalâtçı ile müşteri arasında düzenli satın alma için yapılan anlaşma.
  • ABORDA

    İtl. Deniz teknelerinin rıhtıma, iskeleye veya başka bir tekneye yanlamasına yanaşması.
  • ABR

    Rüya tabir etmek. Düş yormak. * Yaş akıtmak. Sudan veya başka yerden geçmek. * Söylemeden bir şeyi düşünmek.
  • ABRA

    Bir değiş-tokuşta üste verilen şey. * Teraziyi ayarlamak için hafif gelen kefesine konulan ağırlık.
  • ABRAN

    Ağlayan, ağlayıcı.
  • AB-RANE

    f. Su borularına ve su yollarına bakan mühendis.
  • ABRAŞ

    Alaca benekli at. * Klorofil azlığından dolayı açık renkte lekeleri olan bitki yaprağı.
  • ABRE

    Göz yaşı.
  • ABS

    (Ubus) Huzursuzluktan yüz ekşitmek, çehreyi çatmak.
  • ABS

    Kurumak, katılaşmak.
  • ABS

    Karıştırmak, halt. * Güneşte keş kurutmak.
  • ABSAL

    f. Bahçe, koru, park.
  • AB-SÜVAR

    f. Su üstünde yüzen. * Sudaki kabarcık.
  • ABŞ

    Salâh. * Hüsn. İbâdet. * Gaflet.