En âciz. Çok kudretsiz. * Mak'adı etli ve yumru olan.
ACEZE
(Âciz. C) Âcizler. * Düşkünler, zayıflar.
ACİB
Hayret veren. Şaşılacak şey.
ACÎB
Şaşılan ve hayret uyandıran şey. Benzeri görülmeyen. Garib. Taaccüb olunan şey.
ACÎBE
Alışılmış surette olmayan. Çok hârika. Acib ve garip, hayret verici, şaşılacak şey.
ACİBE-İ HİLKAT
Her zaman yaratılan şekilden farklı olarak yaratılmış olan. (Meselâ: Normalinden çok fazla büyük cüsseli veya üç ayaklı olmak gibi)
ACİC
Sesi yükseltmek.
ACİL
Sonraya bırakılmış. Bir vâdeye bağlı. * Ahiret.
ACİN
Yoğurma, hamur tutma.
ACİN
Rengi ve tadı değişmiş pis su.
ACİNÎ
Hamur gibi yoğurulmuş, macun kıvamında.
ACİNİYET
Mâcun halinde olma. Hamur gibi yoğurulmuş olma.
ACİR
Elindekini başkasına kiralayan. Kiraya veren.
ACİŞ
f. Üşüme, soğuktan üşüme.
ACİYY(E)
(c: Acâyâ) Anası öldüğünden, başka kimsenin sütüyle beslenen çocuk. * Anası sütünü vermeyip yemeği öğrettiği çocuk.
ACLED
Yoğurt.
ACLEZ
Kavi, sağlam nesne.
ACM
(C: Ucum) Beş yaşına girmemiş deve. * Kuyruk dibi. * Isırmak.
ACMÎ
İnce fikirli. Akıllı, anlayışlı.
ACN
Yoğurma. Ma'cun kıvamına getirme.
A'CUBE
(Bak : U'cube)
ACUL
Çok acele eden sabırsız.
ACULÂNE
Acele edene yakışır suretde.
ACULİYET
Acelecilik. Sabırsızlık.
ACUR
Kabakgillerden bir hıyar cinsi. Üstü hafif olukludur. Bazıları tüylüce olur.
ACUZ(E)
Çok yaşlı kadın. Kocakarı. * Kılıç. * Şarap. * Sırtlan.
ACUZE-İ ŞEMTA
Saçı ağarmış kocakarı.
ACÜR
Kerpiç, tuğla, kiremit.
ACÜR
Kuyruk.
ACÜR
Yoğunluk, semizlik, besililik. * Yoğun. * Her nesnenin hacmi ve cüssesi olmak.
ACÜRÎ
Kiremitçi, tuğlacı.
ACÜS
Almak, kabzetmek. * Gecenin sonu.
ACÜZ
(C.: Acâz) her nesnenin dibi, kökü ve sonu. * Yay kabzası.
ACV
Çocuğa süt içirmek.
ACVE(T)
Medine-i Münevvere hurmalarından bir çeşit, iyi hurma.
ACZ
Beceriksizlik. İktidarsızlık. Kuvvetsizlik. Güçsüzlük. Yapamamak. * Zarardan korunmak gücünün olmaması. * Bir şeyin geri tarafı. (İnsandaki kusur sonsuz olduğu gibi, acz, fakr ve ihtiyacına da nihayet yoktur. İnsana tevdi edilen açlık ile nimetlerin lezzetleri tebârüz ettiği gibi: İnsandaki kusur, kemalat-ı Sübhâniyye derecelerine bir mirsaddır. İnsandaki fakr, gına-i rahmetin derecesine bir mikyastır. İnsandaki acz, kudret ve kibriyâsına bir mizandır. İnsandaki tenevvü-ü hâcat, envâ-ı niam ve ihsanatına bir merdivendir. Öyle ise fıtratından gaye ubudiyettir. Ubudiyet ise, dergah-ı izzetine kusurlarını "Estağfirullah" ve "Sübhânallah" ile ilan etmektir. M.N.)
ACZA'
Dübürü büyük kadın. * Kumdan yığılmış yüksek tepe.
ACZ-ALUD
f. Âcizlik, kuvvetsizlik, güçsüzlük.
ACZE
(C.: Acâyiz) Her nesnenin sonu. * Kadın dübürü.
ACZ-MEND
Acizlik, mahviyet sâhibi.
ACZ-MENDÎ
f. Âcizlik, iktidarsızlık. Fakr.
AÇALYA
yun. Fundagillerden, güzel çiçekli bir bitki ve çiçeği.