Jeoloji. Dünyanın yaradılışı ile tarih boyunca değişen vaziyetlerini tetkik eden ilim.
ARZİZ
f. Kurşun, kalay.
ARZU
f. İstek. Dilek. Meyil. Emel. Hahiş.
ARZU
Meşhur halk hikâyelerinden olan Arzu ile Kamber hikâyesinin kadın kahramanı.
ARZU-DÂR
f. Hevesli, talebli, istekli, arzulu.
ARZUHAL
(Arz-ı hâl) Bir iş için bir makam veya resmi daireye bir iş sahibinin verdiği dilekçe. İstida-nâme.
ARZU-KEŞ
Yürekten isteyen, isteyici.
ARZU-MEND
İstekli.
ARZU-MENDÎ
f. Taleb, istek, arzu, heves.
ARZU-ŞİKESTEN
f. Arzunun olamaması, yerine gelmemesi. Hayâl kırıklığı, inkisar-ı hayâl.
ARZU-YU BEKA
Ebedilik arzusu.
ARZU-YU HİLÂF
Muhalefet etme, karşı koyma arzusu.
AS
f. Değirmen. (Bak: Asya)
AS
Sansar cinsinden siyah kuyruklu, beyaz tüylü kakum denilen bir hayvan, çok kıymetli olan postu için avlanır.
AS
Mersin ağacı.
ASA
f. Esneme. * Vakar, ciddilik. * Süs, zinet.
ASA
f. (Gibi) manasına gelerek birleşik kelimeler yapılır. (Teşbih edatıdır.)
ASA
Değnek. Baston, sopa.
ASA
Genişlik. Zuhur, meydana çıkma. Büyük kadeh.
A'SA
(Asâ. C.) Değnekler, sopalar, bastonlar.
ASA'
Yaş olan şey kuruyup katılaşmak.
ASÂ
(Fiil veya harftir) Ümid veya korku bildirir. Şek ve yakin manalarına delalet eder; (ola ki, şayet ki, meğer ki, olur, gerektir) manalarına gelir. (Kâde) $ fiiline benzer. Ekseri, (lâkin) (leyte) mânasına temenni için kullanılır. Hitab-ı İlahî kısmında yakîn ve vücubu ifade eder.
ASAB
Sinir. Damar.
ASÂB
Geyik, gazâl.
A'SÂB
(Asab. C.) Sinirler. Damarlar.
ASABE
Kuvvet, şiddet. * Bir tek sinir. * Baba tarafından akraba olanlar. * Bir kimseye yardım ve takviye eden akrabası takımı. * Fık: Eshab-ı Feraiz, hisselerini aldıktan sonra geri kalanı, terekeyi alan kimse. (Babası ve evladı olmayan kimseye vâris olan.)
A'SÂB-I GÛŞ
Kulak sinirleri, kulaktaki sinirler.
A'SÂB-I MUHARRİKE
Hissi, duyguyu vücuttaki haber merkezine bildiren sinirler. Hareket ettirici sinirler.
ASABİ'
(Usbu'. C.) Parmaklar.
ASABÎ
Sinirli. Öfkeli.
ASABİYET-İ KAVMİYE
Vatanperverlik. Menfi milliyetçilik, Asabiyet-i câhiliye, asabiyet-i milliye, asabiyet-i nev'iyye gibi tabirler de aynı mânayı ifâde eder. (Bak: Asabiyet-i Câhiliyye).
ASABİYYET
Sinirlilik. Fart-ı gayret. İmân ve İslâmiyeti, kendi akrabasını, vatanını, din veya milliyetini müdâfaa etmek gayreti. Hamiyyet.
ASABİYYETEN
Asabi olarak. Sâde kendi milliyetini, soyunu sevmekle.
ASABİYYET-İ CAHİLİYYE
İslâmiyetten evvelki câhiliyyet asabiyyeti. Menfi milliyet. Irkçılık, yani, aşırı derecede kendi kavim ve kabilesini koruma ve iltizam gayreti.(Asabiyyet-i cahiliyye, birbirine tesanüd edip yardım eden gaflet, dalâlet, riya ve zulmetten mürekkeb bir mâcundur. Bunun için menfi milliyetçiler, milliyeti mâbud ittihaz ediyorlar. Hamiyyet-i İslâmiyye ise, nur-u imândan in'ikâs edip dalgalanan bir ziyadır. M.N.)
ASABİYY-ÜL-MİZAC
Yaradılışça sinirli olan kimse. Yaradılışı itibâriyle asabi, hırçın, öfkeli olan.
A'SAC
Saçları alnı üzerine dökülmüş.
ASAF
Süleyman Peygamberin (A.S.) veziri. Vezir. * Bir ot ismi.
ASAFÂNE
f. Bir vezire yakışır surette ve hâlde.
ASAFİR
(Usfur. C.) Serçe kuşları.
ASAF-REY
Düşüncesi Asaf'ınki gibi akıllıca olan vezir.
ASAGİR
(Asgar. C.) Şeref ve itibar bakımından küçük olanlar. Çok küçük şeyler.
ASAGİR Ü EKÂBİR
f. İtibar ve mevkice küçükler ve büyükler.
ASAH
(Bak: Esahh)
ASAHİB
(Ashab. C.) Sahibler, sahib olanlar. Ashablar.
ASAİB
Cemaatler, tayfalar. * Başa sarılan sargılar, nesneler.