A Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • ARZÎ

    Genişliğine ait. Bir yerin enine ait.
  • ARZÎN

    (Arz. C.) Arzlar.
  • ARZİYAT

    Jeoloji. Dünyanın yaradılışı ile tarih boyunca değişen vaziyetlerini tetkik eden ilim.
  • ARZİZ

    f. Kurşun, kalay.
  • ARZU

    f. İstek. Dilek. Meyil. Emel. Hahiş.
  • ARZU

    Meşhur halk hikâyelerinden olan Arzu ile Kamber hikâyesinin kadın kahramanı.
  • ARZU-DÂR

    f. Hevesli, talebli, istekli, arzulu.
  • ARZUHAL

    (Arz-ı hâl) Bir iş için bir makam veya resmi daireye bir iş sahibinin verdiği dilekçe. İstida-nâme.
  • ARZU-KEŞ

    Yürekten isteyen, isteyici.
  • ARZU-MEND

    İstekli.
  • ARZU-MENDÎ

    f. Taleb, istek, arzu, heves.
  • ARZU-ŞİKESTEN

    f. Arzunun olamaması, yerine gelmemesi. Hayâl kırıklığı, inkisar-ı hayâl.
  • ARZU-YU BEKA

    Ebedilik arzusu.
  • ARZU-YU HİLÂF

    Muhalefet etme, karşı koyma arzusu.
  • AS

    f. Değirmen. (Bak: Asya)
  • AS

    Sansar cinsinden siyah kuyruklu, beyaz tüylü kakum denilen bir hayvan, çok kıymetli olan postu için avlanır.
  • AS

    Mersin ağacı.
  • ASA

    f. Esneme. * Vakar, ciddilik. * Süs, zinet.
  • ASA

    f. (Gibi) manasına gelerek birleşik kelimeler yapılır. (Teşbih edatıdır.)
  • ASA

    Değnek. Baston, sopa.
  • ASA

    Genişlik. Zuhur, meydana çıkma. Büyük kadeh.
  • A'SA

    (Asâ. C.) Değnekler, sopalar, bastonlar.
  • ASA'

    Yaş olan şey kuruyup katılaşmak.
  • ASÂ

    (Fiil veya harftir) Ümid veya korku bildirir. Şek ve yakin manalarına delalet eder; (ola ki, şayet ki, meğer ki, olur, gerektir) manalarına gelir. (Kâde) $ fiiline benzer. Ekseri, (lâkin) (leyte) mânasına temenni için kullanılır. Hitab-ı İlahî kısmında yakîn ve vücubu ifade eder.
  • ASAB

    Sinir. Damar.
  • ASÂB

    Geyik, gazâl.
  • A'SÂB

    (Asab. C.) Sinirler. Damarlar.
  • ASABE

    Kuvvet, şiddet. * Bir tek sinir. * Baba tarafından akraba olanlar. * Bir kimseye yardım ve takviye eden akrabası takımı. * Fık: Eshab-ı Feraiz, hisselerini aldıktan sonra geri kalanı, terekeyi alan kimse. (Babası ve evladı olmayan kimseye vâris olan.)
  • A'SÂB-I GÛŞ

    Kulak sinirleri, kulaktaki sinirler.
  • A'SÂB-I MUHARRİKE

    Hissi, duyguyu vücuttaki haber merkezine bildiren sinirler. Hareket ettirici sinirler.
  • ASABİ'

    (Usbu'. C.) Parmaklar.
  • ASABÎ

    Sinirli. Öfkeli.
  • ASABİYET-İ KAVMİYE

    Vatanperverlik. Menfi milliyetçilik, Asabiyet-i câhiliye, asabiyet-i milliye, asabiyet-i nev'iyye gibi tabirler de aynı mânayı ifâde eder. (Bak: Asabiyet-i Câhiliyye).
  • ASABİYYET

    Sinirlilik. Fart-ı gayret. İmân ve İslâmiyeti, kendi akrabasını, vatanını, din veya milliyetini müdâfaa etmek gayreti. Hamiyyet.
  • ASABİYYETEN

    Asabi olarak. Sâde kendi milliyetini, soyunu sevmekle.
  • ASABİYYET-İ CAHİLİYYE

    İslâmiyetten evvelki câhiliyyet asabiyyeti. Menfi milliyet. Irkçılık, yani, aşırı derecede kendi kavim ve kabilesini koruma ve iltizam gayreti.(Asabiyyet-i cahiliyye, birbirine tesanüd edip yardım eden gaflet, dalâlet, riya ve zulmetten mürekkeb bir mâcundur. Bunun için menfi milliyetçiler, milliyeti mâbud ittihaz ediyorlar. Hamiyyet-i İslâmiyye ise, nur-u imândan in'ikâs edip dalgalanan bir ziyadır. M.N.)
  • ASABİYY-ÜL-MİZAC

    Yaradılışça sinirli olan kimse. Yaradılışı itibâriyle asabi, hırçın, öfkeli olan.
  • A'SAC

    Saçları alnı üzerine dökülmüş.
  • ASAF

    Süleyman Peygamberin (A.S.) veziri. Vezir. * Bir ot ismi.
  • ASAFÂNE

    f. Bir vezire yakışır surette ve hâlde.
  • ASAFİR

    (Usfur. C.) Serçe kuşları.
  • ASAF-REY

    Düşüncesi Asaf'ınki gibi akıllıca olan vezir.
  • ASAGİR

    (Asgar. C.) Şeref ve itibar bakımından küçük olanlar. Çok küçük şeyler.
  • ASAGİR Ü EKÂBİR

    f. İtibar ve mevkice küçükler ve büyükler.
  • ASAH

    (Bak: Esahh)
  • ASAHİB

    (Ashab. C.) Sahibler, sahib olanlar. Ashablar.
  • ASAİB

    Cemaatler, tayfalar. * Başa sarılan sargılar, nesneler.
  • ASAK

    Ucuzluk.
  • ASAK

    Darlık. * Hurma budağının yaramazı.
  • ASAKİR

    (Asker. C.) Askerler. Erler.