A Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • ADEM-İ İNKÂR

    İnkâr etmeme. İnkârsızlık.
  • ADEM-İ İSTİMA'

    Huk: Mahkemede dâvanın dinlenmemesi.
  • ADEM-İ İTÂAT

    İtâatsizlik, emri dinlememek.
  • ADEM-İ İTİKAD

    İtikatsızlık.
  • ADEM-İ İTİLÂF

    Ülfetsizlik, anlaşmazlık.
  • ADEM-İ İTTİFAK

    İttifaksızlık. Uyuşmazlık.
  • ADEM-İ KABUL

    İsbatı tasdik etmemek. Şek, hükümsüzlük. İman hükümlerini lâkaydlıkla karşılamak, nefy ve inkâr etmek, kabul etmemek, göz kapamak gibi câhilâne bir hükümsüzlük. Bir terk, bir cehl-i mutlak. (Kabul etmemek başkadır. İnkâr etmek başkadır. Adem-i kabul, bir lâkaydlıktır, bir göz kapamaktır ve câhilâne bir hükümsüzlüktür. Bu surette, çok muhal şeyler onun içinde gizlenebilir. Onun aklı, onlarla uğraşmaz. Amma inkâr ise: O adem-i kabul değil, belki o kabul-ü ademdir, bir hükümdür. Onun aklı, hareket etmeye mecburdur. M.) (Bak: Kabul-i adem)
  • ADEM-İ KİFÂYET

    Kifâyet etmeme, kâfi gelmeme, yetmezlik.
  • ADEM-İ MERKEZİYYET

    Bir idâri taksimattaki parçaların (vilâyet, belediye ve köy) muayyen hususlarda kendi kendilerine idare yetkileri. Bir yere bağlı olmaksızın veya bir yerden idare edilmeksizin olan muamele. Bütün kısım ve şubelerin kendi kendilerini idare tarzı.
  • ADEM-İ MES'ULİYET

    Mes'uliyetsizlik, sorumsuzluk.
  • ADEM-İ MEVCUDİYYET

    Yokluk. Olmama.
  • ADEM-İ MUVAFAKAT

    Râzı olmayış, muvâfakat etmeme.
  • ADEM-İ MÜBÂLÂT

    Dikkatsizlik.
  • ADEM-İ MÜDÂHALE

    Karışmamazlık.
  • ADEM-İ MÜSÂADE

    İzinsizlik, müsaadesizlik
  • ADEM-İ SALÂHİYET

    Salâhiyetsizlik, yetkisizlik.
  • ADEM-İ SIRF

    Yokluk. Mutlak yokluk.
  • ADEM-İ TAHAYYÜZ

    Boşlukta yer kaplamamak. Mekândan münezzeh oluş. Yer ile bağlı olmamak. Hacmi olmayış.
  • ADEM-İ TAKAYYÜD

    Kayıtsızlık. Bir şeye bağlı olmayış. Kıymet vermemek. Üzerine almamak.
  • ADEM-İ TA'KİB

    Takibsizlik. * Huk: Muhakemeye lüzum görmemek.
  • ADEM-İ TE'DİYE

    Borcunu ödememe.
  • ADER

    Çok su.
  • ADER

    Yel inmekle hayası şişen kimse.
  • ADES

    (C. Adâs) Mercimek.
  • ADESE

    Mercimek. * Mercek. Uzağı yakın veya yakını uzakta görmeğe yarayan dürbün veya mikroskop camı.
  • ADESE-İ AYNİYYE

    Gözleme merceği.
  • ADESE-İ MÜTEKARİB

    Yakınlaştıran mercek.
  • ADESÎ

    Mercimeğe benziyen şey.
  • ADETÂ

    Âdet olduğu üzere, her vakitki gibi, alelâde. Bayağı surette, âdi bir suretle. Düpedüz.
  • ADETEN

    Görenek şekliyle, âdet olarak.
  • ADEVÂN (ADV)

    Sür'atle koşmak.
  • ADF

    Yemek.
  • ADGÂS

    (Dags. C.) Desteler, demetler. * Karışık rüyalar. * Karışık söylentiler.
  • ADGÂSU AHLÂM

    Karışık rüyâlar. Tâbire değmeyen rüyâlar.
  • ADHÂ

    Kurbanlar. Kuşluk vakti kesilen kurbanlar. Kuşluk vakti. (Bak: Îd)
  • ADHAM

    Yoğun, kaba. * İri cüsseli adam.
  • ADİD

    Hasım. * Arkadaş. * Isırma. Bir ısırımlık lokma. (Bak: Adûd)
  • ADİD

    (Adide) Çok. Bir çok sayı. Çok şeyler. Müteaddid. Birinin dengi.
  • ADİD

    Kesilmiş ağaç. * Tepesine el yetişen hurma ağacı.
  • ADİD

    Ağaç kesmek.
  • ADİHE

    Bühtan, yalan.
  • ADİL

    Eş, denk, akran, benzeri. Ölçüde, miktarda eşit olan.
  • ADÎM

    Mâlik ve sahib olmayan. Yok olan. Birşeyi olmayan. Fakir.
  • ADÎM-ÜL İMKÂN

    İmkânsız. Olamaz.
  • ADÎM-ÜN NAZÎR

    Eşi, benzeri olmayan. Eşsiz. Benzersiz.
  • ADK

    Vurmak, darp.
  • ADL

    Hakkaniyet. Adâlet üzere oluş. Cevr ve zulüm etmeyip nefislerde ve akıllarda istikameti kaim ve mâlum olan emir ve hâleti icra etmek. Doğruluk. * Her şeyi yerli yerince yapmak, beraber etmek. * Meyletmek. (Bak: Adâlet)(Hem istidâd lisanıyla, ihtiyac-ı fıtri lisanıyla, ıztırar lisanıyla sual edilen ve istenilen herşeye daimi cevap vermek; nihayet derecede bir adl ü hikmeti gösteriyor. S.)
  • ADL

    Mâni olmak. Men etmek.
  • ADLA'

    (Azla') (Dıl'. C.) Kaburgalar. * Mat : Geometrik şekillerin kenarları, sayı kökleri.
  • ADLÎ

    Adâlete mensup, adâletle alâkalı, ilgili.* Sultan II. Bayezid'in şiirlerinde kullandığı mahlası.