A Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • AFES

    Burun eğriliği.
  • A'FES

    Çıplak, uryân.
  • AFET

    Belâ. Musibet. Büyük felâket. Dâhiye. * Mc: Son derece güzel.
  • A'FET

    En güç sey. * Pek akılsız. * Peltek konuşan. Kekeleyen.
  • AFETZEDE

    (C: Afetzedegân) f. Bir musibete, bir belâya ve bilhassa yangın, zelzele gibi bir felâkete uğramış.
  • AFETZEDEGÂN

    (Afetzede. C.) f. Afete, belâya, felâkete uğramışlar.
  • AFF

    İffet, namus. İffetli olmak. Nefsini haramdan men'etmek.
  • AFGAN

    Afganistan. Afgan krallığı, Afganistan milleti.
  • AFÎ

    Silen, silinmiş. Affeden, bağışlayan. * Affedilmiş, bağışlanmış. * Yalvaran. * Uzun saçlı. * Tencere altında artaya kalan.
  • AFİF

    Temiz. Güzel. Nezih. İffetli ve namuslu olan. Haramdan sakınan. * Müstakim.
  • AFİFÂNE

    f. İffetlice. Temiz olarak. Nazif olarak.
  • AFİK

    Yalancı, iftiracı.
  • AFİK

    Çok aptal.
  • AFİL

    Uful eden. Gurub eden. Batan. * Görünmez olan. Kaybolan. * Fâni, geçici.
  • AFİLÛN (AFİLÎN)

    (Afil. C.) Gelip geçici, fâni olanlar. * Gözden kaybolup gidenler. Uful edenler.
  • AFİN

    Affedenler.
  • AFİNİTE

    (Affinite) (Bak: Aşk-ı kimyevi)
  • AFİR

    Güneşte kum üstünde kurutulan et.
  • AFİR

    Çok kötü niyetli.
  • AFİRE

    Komşusuna bir şey vermeyen kadın.
  • AFİŞ

    Fr. Duvar ilânı.
  • AFİTAB

    f. Güneş. * Mc: Pek güzel. * Çok güzel yüz.
  • AFİTÂBÎ

    Güneşe âit. * Güzelliğe dâir.
  • AFİTE

    Dişi koyun. Koyun güdücü kız.
  • AFİYET

    Sağlık, selâmet, sıhhatli olmak.
  • AFK

    Akılsız olmak. Sözünü tam söylememek.
  • AFK

    Rücu etmek, dönmek. * Kaybolmak.
  • AFLAK

    Çok gevşek şey.
  • AFOROZ

    R. Papa tarafından bir Hıristiyanın kiliseden çıkarılması, dinden hariç addolunması.
  • AFRA'

    Beyazı kızıllığına galip olan geyik. * Ayın onüçüncü gecesi.
  • AFRAZE

    f. Nur. Aydınlık, ışık. * Kandil fitili.
  • AFREYE

    Horoz ibiği. İnsanın ense saçı. * Davarın alın saçı.
  • AFRUŞE

    f. Un helvası.
  • AFS

    Hapsetmek. * Deve sürmek. * Arkasına ayağıyla vurmak.
  • AFSA

    Boynuzu ardına kayık koyun.
  • AFSUN

    (Efsun) f. Büyü, sihir, tılsım. (Büyücülük yapmak ve büyücülere uymak, Müslümanlıkta yasak ve günahtır.)
  • AFŞAR

    Avşar kabilesini meydana getiren Türkmenlerin adı.
  • AFŞELİL

    Sırtlan dedikleri canavar. * Yaşlı, eti ve derisi sarkmış kuru kadın.
  • AFT

    Pelteklikten sözü zorlukla söylemek. Kekemelik.
  • AFTAB

    f. Güneş. * Pek güzel şahıs. * Çok parlak çehre.
  • AFTABE

    f. İbrik. Su kabı.
  • AFTÂB-GERDAN

    f. Güneşten korunmak üzere başa giyilen şey. * Avcı kulübesi.
  • AFTAB-GERDEK

    f. Kaya keleri. * Ayçiçeği.
  • AFTAB-GERDİŞ

    f. Yer yüzü. * Kaya keleri. * Devamlı güneş gören yer.
  • AFTAB-GİR

    f. Güneşlik, şemsiye. * Güneş gören yer.
  • AFTÂB-I KUREYŞ

    Hz. Muhammed (S.A.V.) Efendimiz.
  • AFTABÎ

    f. Güneşlik, şemsiye, tente. * Güneşe ait, güneşle ilgili.
  • AFTAB-PEREST

    f. Nilüfer çiçeği. * Güneşe tapan kimse. * Ayçiçeği.
  • AFTAB-RU

    f. Güneş yüzlü, yüzü güneş gibi parlak (güzel). * Sevimli, dilber. * Güneşe karşı olan (yer).
  • AFUR

    Belâ kasırgası.