A Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • AGMAZ-UL AYN

    (Egmaz-ul ayn) Gözü kapalı kimse. Çok müsamahakâr. Gafil.
  • AGNA

    (Gani. den) Çok gani. En zengin.
  • AGNAM

    (Ganem. C.) Koyunlar, keçiler. * Hayvanlardan alınan vergi anlamında kullanılan bir tabirdir.
  • AGNİYA

    (Gani. C.) Zenginler, ganiler.
  • AGNİYE

    (Bak: Ugniye)
  • AGNOSTİK

    fels. Agnostisizm görüşünü benimseyen.
  • AGNOSTİSİZM

    fels. Gerçeğin, mutlak hakikatın bilinemez olduğunu; insanın gerçeği, tam uygun bilgiyi elde edecek yaradılışta olmadığını kabul eden felsefe görüşü.
  • AGRA

    Çok sevimli, yakışıklı.
  • AGRAFİ

    yun. Yazma kabiliyetinin kaybedilmesi.
  • AGRANDİSMAN

    Fr. Büyütme (Fotoğrafçılıkta kullanılır.)
  • AGRAR

    (Gırr. C.) Tecrübesizler. Acemiler. Kolay aldananlar.
  • AGRAS

    (Gars. C.) Taze fidanlar, yeni dikilmiş ağaçlar.
  • AGRAZ

    (Garaz. C.) Garazlar. Fiil yapılırken gözetilen gayeler. Kasden ve bilerek yapılan kötülükler.
  • AGREB

    (Garib. den) En garib, çok tuhaf.
  • AGREB-ÜL GARÂİB

    Şaşılacak şeylerin en garibi.
  • AGREL

    (C. Gurl) Sünnet olmamış kişi.
  • AGSAN

    (Gusn. C.) Dallar, ağacın dalları. * Mc: Mânanın kısımları.
  • AGSEM

    Beyazı siyahından daha fazla olan saç.
  • AGSER

    Boz ve esmer renkli, çok tüylü abâ, kilim. * Kurbağa yosunu. * Karabatak kuşu. * Aşağılık ve âdi (adam).
  • AGŞA

    Baygın adam. * Vücudu siyah yüzü beyaz olan hayvan.
  • AGŞİYE

    (Gışa. C.) Perdeler, örtüler. * Zarflar, mahfazalar.
  • AGTAŞ

    Karanlık. * Zayıf gözlü.
  • AGTEM

    Sözü tutkunarak söyleyen. Kekeme.
  • AGTİYE

    (Gıtâ. C.) Perdeler.
  • AGU

    Zehir, sem.
  • AGUL

    f. Hiddetlenerek göz ucuyla bakma.
  • AGUN

    f. Baş aşağı, ters. * Uğursuz.
  • AGUNDE

    f. Hallaç elinden geçmiş pamuk, atılmış pamuk.
  • AGUŞ

    f. Kucak. * Sığınılan yer.
  • AGÜS

    f. Taşcıların oymacılıkta kullandıkları demir kalem.
  • AGVA

    Dalâlete en fazla sapan, giden. Sapık.
  • AGVAR

    (Gar. C.) Mağaralar.
  • AGVAS

    (Gavs. C.) Yardım istemek için bağırmalar. İmdat istemeler.
  • AGYAR

    Yabancılar. Başkaları. * Rakipler. (Bak: Gayr)
  • AGYAZ

    (Gayze. C.) Ağaçlıklar, meşelikler.
  • AGYED

    Uykucu, tenbel. * Esmer vücutlu. * Nazik derili.
  • AGYER

    (Gayret. den) Çok gayretli adam.
  • AGZA

    (Gazâ. C.) Düşmanlarla savaşlar, muharebeler.
  • AGZEL

    (C.: Uzelân-Uzul) Eğri kuyruklu at.* Silahsız kimse. * Yağmursuz bulut.
  • AGZİYE

    (Gıdâ. C.) Yenilip içilecek şeyler. Gıdalar, besin maddeleri.
  • AĞA YERİ

    Topkapı sarayında hazine kethüdasının oturduğu yer.
  • AĞDA

    Bir kapta karıştırılıp pişirilerek koyulaşmış ve lüzucet kazanmış her nevi şeker vesaire.
  • AĞIL (AĞL)

    Koyun, keçi vesair hayvanlara mahsus üstü açık, etrafı çit veya çalı çırpı ile çevrilmiş yer, mandıra.
  • AĞIT

    Mersiye. Ölen kimse için söylenen ve onu öven ve üzüntüyü anlatan şiir. Ölen için ağlama. (Müslümanlıkta ölenin arkasından aşırı ağlayıp dövünme iyi değildir.)
  • AĞTABAKA

    Tıb: Görme sinirlerinin göz yuvarlağı içinde dağılmasından meydana gelen zar.
  • AH

    Kardeş, birader. * Dost.
  • AH

    Maddi veya mânevi bir acı hissolundukta kullanılır. * Nedamet, pişmanlık ve teessüf beyan eder. * Birine acındığına, keder ve esef edildiğine delalet eder. Meselâ : Ah! Evladım! gibi.
  • AH

    f. Aferin, bravo! manasına kullanılır.
  • AH U ENİN

    Ah deyip inlemek, ağlamak. Ah u fizâr da aynı mânayı ifâde eder.
  • AHABİR

    (Ahbâr. C.) Hikâyeler. * Rivayetler.