A Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • AHABİŞ

    (Habeş. C.) Habeşliler.
  • AHAD

    (Bak: Ehad)
  • AHADD

    (Hadd. den) Pek keskin.
  • AHADÎ

    Tek, yalnız. Birlere âid, birlere mensub.
  • AHADÎ HADİS

    Rivâyet eden bir veya iki koldan olan veya mütevatir mertebesinde olmayan hadis demetir. İştihar haddine yetişmeyen hadistir. Şartları tamam olursa zann-ı galib ifade eder, muktezası ile amel vâcib olur. (Muvazzah İlm-i Kelâm)
  • AHADİD

    Sopa ve kamçı gibi şeylerin vücudda bıraktığı izler. (Bak: Uhdud)
  • AHADİS

    (Bak: Ehâdis)
  • AHADİYYET

    (Bak: Ehadiyyet)
  • AHAFF

    Pek hafif, çok hafif. * Düşüncesiz.
  • AHAKK

    (Bak: Ehakk)
  • AHAL

    f. Birşeye yaramıyarak atılacak olan şey, çerçöp.
  • AHALİ

    (Ehl. C.) Halk, umum, nâs. * Bir memleketin yerlileri, bir memlekette oturanlar, yaşayanlar.
  • AHAMİRE

    Acem milletinden bir tâife.
  • AHANN

    Sözü burun içinden söyleyen. Burnundan konuşan.
  • AHAR

    f. Hattatların kullandıkları kâğıda sürülen nişastalı yumurta. * Kahvaltı. * Bir nevi çelik.
  • AHAR

    (Aher) Gayrı, başkası. Diğeri.
  • AHARR

    Daha sıcak, en sıcak.
  • AHASS

    (Bak: Ehass)
  • AHASS

    Asılsız, kötü kimse.
  • AHAVAT

    (Uht. C.) Kızkardeşler. * Benzer şeyler.
  • AHAVEYN

    İki kardeş. * İslam âlimlerinden olan Urfalı Vaiz Mahmud Kâmil efendinin babası Mustafa Kâmil Efendi ve amcası Urfalı Mehmed Efendi. (Bak: Ehaveyn)
  • AHAZZ

    Pek bahtiyar, mes'ud, şanslı, mutlu.
  • AHBA

    (Haba. C.) Saray adamları.
  • AHBAB

    Dost. Sevilen dostlar. Sevilenler. Ehibbâ, muhibler.
  • AHBAR

    (Haber. C.) Haberler. (Bak: Haber-İhbar)
  • AHBAR

    (Bak: Ehbâr)
  • AHBÂR-I GAYB

    Bizce bilinmeyen gayb âlemlerine ve geleceğe dâir haberler.(... Hem de musibetlerin vakti muayyen olsa idi; musibet, başına gelen adam, musibetin intizarında o gelen musibetin belki on mislinden ziyade mânevi bir musibet -o intizardan- çekmemesi için, hikmet ve rahmet-i İlâhiyye tarafından gizli, perdeli bırakılmış. Ve ekser hâdisât-ı kevniyye-i gaybiyye böyle hikmetleri bulunduğundandır ki, gaibden haber vermek yasak edilmiş. $ düsturuna karşı hürmetsizlik ve itaatsizlik etmemek içindir ki, medar-ı teklif ve hakaik-i imaniyeden başka olan umur-u gaybiyyeden izn-i Rabbâni ile haber verenler dahi, yalnız, işaret suretinde perdeli ve kapalı ihbâr etmişler. Hatta "Tevrat" ve "İncil" ve "Zebur" da Peygamberimiz hakkında gelen müjdeler ve haberler dahi bir derece perdeli ve kapalı gelmiş ki, o kitabların bir kısım tabileri te'vil edip iman etmediler. Fakat itikad-ı imâniyyeye giren mes'eleleri tasrih ile ve tekrar ile ihbar etmek ve açık bir surette tebliğ etmek hikmet-i teklifin muktezası olduğundan, Kur'ân-ı Mu'ciz-ül Beyan ve Tercümân-ı Zişanı (A.S.M.) umur-u uhreviyeden tafsilen ve hâdisât-ı istikbâliye-i dünyeviyeden icmâlen haber vermişler. Ş.)
  • AHBARÎ

    Rivayetçi, rivayet eden kişi.
  • AHBAS

    (Habs. C.) Su bentleri, havuzlar. * Hapisler, zindanlar. * Gayr-ı meşru vakıf yerler.
  • AHBAZ

    (Hubz. C.) Ekmekler.
  • AHBEL

    Divane, deli.
  • AHBEN

    Çok su içmekten karnın şişip zahmetli olması.
  • AHBES

    Pek çok pis, daha murdar. En habis, berbad.
  • AHBEŞ

    Habeş, Habeşi.
  • AHBİYE

    (Hıbâ. C.) Kıldan yapılmış göçebe çadırı. * Keçe ve kıldan yapılan evlerde konup göçen Türkler.
  • AHCAR

    (Hacer. C.) Taşlar.
  • AHCEN

    Burnu eğri kimse.
  • AHD

    Vâdetme. Söz verme. Vefâ. Yemin. And. Misak. Peymân. * Asır. Devir. Tevhid. Mukavele. * Vasiyet.
  • AHD Ü MİSÂK

    f. Yemin, anlaşma, sözleşme.
  • AHD Ü PEYMAN

    f. Yemin etme, söz verme.
  • AHDA'

    Çok alçakgönüllü, halim, mütevazi. İtaatli.
  • AHDA'

    Boyun damarlarından bir damar. * Hilekâr, aldatıcı, kandırıcı.
  • AHDAK

    (Hadeka. C.) Göz bebekleri.
  • AHDAN

    (Hıdn. C.) Dostlar, yoldaşlar.
  • AHDAR

    Yeşil, yemyeşil, pek yeşil.
  • AHDAR-I NÂZIR

    Çok yeşil, yemyeşil, tam yeşil.
  • AHDAS

    (Hades. C.) Yeni hâdiseler, fena şeyler. Dertler, musibetler. * Gençler.
  • AHDEB

    Kambur.
  • AHDEB

    Hiç kimsenin fikir ve düşüncesini beğenmeyen, ahmak. * Uzun boylu.
  • AHDEL

    Boynu önüne eğilmiş olan. * Çok eğik olan şey.