A Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • AHİREN

    En son, en son olarak. * Son zamanlarda, yakında.
  • AHİSSA

    (Hasis. C.) Cimriler, pintiler, tamahkârlar.
  • AHİYANE

    f. Damak. * Tıb: Boğaz.* Beyin kemiği.
  • AHİYYEN ŞERAHİYYEN

    (Süryanice) Hannân, Mennân, Rahmân ve Rahim olan. Çok çok nimet veren.
  • AHÎZ

    (Ahz. den) Esir.
  • AHKAB

    Uzun zamanlar.
  • AHKAB

    Yabani eşek.
  • AHKAD

    (Hukd. C.) Kinler, garezler.
  • AHKAF

    (Hıkf. C.) Eğri büğrü kum tepeleri.
  • AHKAF SURESİ

    Kur'an-ı Kerim'de kırkaltıncı sure olup Mekke-i Mükerreme'de nâzil olmuştur.
  • AHKÂM

    (Hüküm. C.) Hükümler. Kanunlar. Nizamlar.
  • AHKÂM-I ADLİYE

    Adaletle alâkalı hükümler, emirler. * Adliye nezaretinin eski ismi.
  • AHKÂM-I FER'İYYE VE AHKÂM-I ASLİYYE

    (Bak: Şeriat)
  • AHKÂM-I KUR'ÂNİYE

    f. Kur'ân-ı Kerim'in kat'i olan hükümleri, emirleri. (Bak: Hukuk)
  • AHKÂM-I ŞAHSİYE

    Huk: Şahsın kendisini alakalandıran hükümler. (Bak: Hukuk-u şahsiye)
  • AHKAR

    En hakir, pek âciz ve değersiz. (Daha çok tevazu makamında söylenir.)
  • AHKAR-UL İBÂD

    Kulların en hakiri.
  • AHKEM

    En sağlam. En kuvvetli. * En çok hükmeden. * En hakim ve akıllı.
  • AHKEM-ÜL HÂKİMÎN

    Hükümdarların hükümdarı. Hâkimlerin en hâkimi. Cenâb-ı Hak (C.C.)
  • AHKER

    f. Ateşli kül, kül ile karışık ince kor.
  • AHLA

    En tatlı, çok şirin. Çok tatlı.
  • AHLAF

    Yemin edenler. Müttefikler.
  • AHLAF

    Halefler. Sonra gelenler. Zürriyetler. Evvelkilerin yerine geçenler. Nesil. Evlâdın evlâdları. Nesl-i âti.
  • AHLAK

    (Hulk.C.) Huy, tabiat. İnsanın davranış tarzı, tutum ve tavrı, bir cemiyette makbul ve iyi sayılan davranış kuralları. Bu kural ve kaideleri inceliyen ilim. Ahlâkın kaynağı ve mahiyetini inceliyen felsefe.Filozoflar hangi hareketlerin iyi, hangilerinin kötü olduğu ve insanın neden ahlâk kaidelerine uyması gerektiği konusunda ortak bir fikre varamadılar. Kimi menfaati, kimi saadeti, kimi de vazifeyi ahlâkın temeli saydı. İslâm ahlâkı ise ahlâkın temeli Allah'ın emrine uygunluğu ve gaye olarak da Allah rızasını almakla insanı şahsi veya içtimâi (toplumsal) bencillikten kurtarmıştır. Ahlâkı da cemiyetten cemiyete ve zamanla değişen keyfî ve tesadüfî kaideler yığını olmaktan çıkarıp Allah'ın emirlerine uygunluğu esas almakla, birlik ve beraberliği ve devamlılığı sağlamıştır. (Bak: Hulk)
  • AHLÂK-I FÂZILA

    İyi ahlâk, faziletli huylar.
  • AHLÂK-I HAMİDE

    Beğenilen güzel ahlâk.(Hz. Muhammed (A.S.M.) bütün ahlâk-ı hamidede en yüksek ve yetişilmeyecek bir dereceye malik idi...... Onda içtima etmiş ahlâk-ı hamidedir ki her bir haslette en yüksek tabakada olduğuna dost ve düşman ittifak ediyorlar. M.)
  • AHLÂK-I HASENE

    Yüksek ahlâkı en parlak ve ulvi bir şekil ve ruhta gösteren ve bilfiil yaşayan Peygamberimizin (A.S.M.) ve O'nun yolunda gidenlerin ahlâkı.(Diyorsun ki: Teklif, saadet içindir. Halbuki ekser-i nâsın şekâvetine sebeb, tekliftir. Teklif olmasaydı, bu kadar tefavüt-ü şekavet de olmazdı?C- Cenab-ı Hak, verdiği cüz'-i ihtiyâri ile ef'al-i ihtiyariye âlemini kesbiyle teşkil etmeğe insanı mükellef kıldığı gibi, ruh-u beşerde vedia olarak ekilen gayr-i mütenâhi tohumları sulamak ve neşv ü nemalandırmak için de beşeri teklif ile mükellef kılmıştır. Eğer teklif olmasaydı, ruhlardaki o tohumlar neşv ü nemâ bulamazdı. Evet, nev'-i beşerin ahvaline dikkatle bakılırsa görülür ki; ruhun mânen terakkisini, vicdanın tekâmülünü, akıl ve fikrin inkişaf ve terakkisini telkih eden, yani aşılayan, şeriatlardır; vücud veren, tekliftir; hayat veren peygamberlerin gönderilmesidir; ilham eden, dinlerdir. Eğer bu noktalar olmasaydı, insan hayvan olarak kalacaktı ve insandaki bu kadar kemâlât-ı vicdaniye ve ahlak-ı hasene tamamen yok olurlardı. Fakat insanların bir kısmı, arzu ve ihtiyariyle teklifi kabul etmiştir. Bu kısım, saadet-i şahsiyeyi elde ettiği gibi nev'in saadetine de sebep olmuştur. Amma insanların büyük bir kısmı, ihtiyarı ile küfrü kabul ve tekâlif-i İlahiyyeyi reddetmişlerse de teklifin bazı nevilerinden süzülen terbiyevi, ahlâki vesaire güzel şeyleri aldıklarından, teklifin o nevilerini zımnen ve ıztıraren kabul etmiş bulunurlar. İşte bu itibarla, kâfirin her sıfatı ve her hâli kâfir değildir. İ.İ)(Hadsiz salât ve selâm ol Peygamberimiz Muhammed Mustafa (A.S.M.) üzerine olsun ki, demiş: $Yani; benim, insanlara Cenab-ı Hak tarafından bi'setim ve gelmemin ehemmiyetli bir hikmeti, ahlâk-ı haseneyi ve güzel hasletleri tekmil etmek ve beşeri ahlâksızlıktan kurtarmaktır. H.)
  • AHLÂKIYYÂT

    Ahlâk ilmi ve düsturlarını ve bunların vasıflarını ve tatbiklerini inceleyen, öğreten ilim. * Ahlâk ve terbiye ile alâkalı ders ve bahisler.
  • AHLÂKIYYUN

    Ahlâk ilmi ile uğraşan âlimler; bunlar iki kısımdır. Bir kısmı ahlâk-ı hasene olan İslam ahlâkını telkin eder, diğer kısmı ise, dine tâbi olmayan ve hakiki ahlâkı bulamamış olanlardır.
  • AHLÂKÎ

    Ahlâkla ilgili, ahlâka ait.
  • AHLAL

    (Hıll. C.) Samimi dostlar, yâranlar.
  • AHLAM

    Rüyâlar. (Bak: Hulm)
  • AHLAS

    En hâlis, daha temiz.
  • AHLAT

    (Hılt. C.) Çok karıştırılabilir, karıştırılmağa elverişli.
  • AHLAT-I ERBAA

    İnsan vücudunda varlığı kabul edilen dört unsur veya üsareler.
  • AHLEF

    Solak kimse.
  • AHLES

    Kara ile kırmızı arasında olan renk.
  • AHLET

    Saçı dökülmüş kişi.
  • AH-LİÜMM

    Baba ayrı, ana bir kardeş.
  • AHLİYA

    (Hali. C.) Boş şeyler.
  • AHMA

    (Hamiyyet. den) Çok hamiyetli.
  • AHMA

    (Hamâ. C.) Kayın biraderler.
  • AHMAK

    (Humk. dan) Pek akılsız, sersem, şaşkın. Anlayışsız.
  • AHMAKANE

    f. Ahmakçasına, ahmak olana yakışır şekilde.
  • AHMAKÎ

    Akılsızlık, ahmaklık.
  • AHMAKİYET

    Ahmaklık, akılsızlık.
  • AHMAK-UL HUMAKA

    Ahmakların en ahmağı.
  • AHMAL

    (Haml. C.) Yükler. * Ağır şeyler. Eşya, ağırlık.
  • AHMAL Ü ESKAL

    Ağır yükler.
  • AHMAS

    (Hums. C.) Beşte birler, humslar.