(C: Ehâmis) İnce belli.* Ayak altında yere değmeyen yer.
AHMAS-ÜL KADEM
Ayak tabanı.
AHMED
Daha çok hamdeden. * Çok övülmeğe ve medhedilmeğe lâyık. * Çok sevilen. Beğenilmiş. * Hz. Peygamber'in (A.S.M.) bir ismi.
AHMED İBN-İ HANBEL
(Bak: Hanbelî, İmam-ı Hanbel)
AHMED-İ BEDEVÎ
(Seyyid) (Hi. 596-675) Mısır'ın en büyük velilerindendir. Hz. Ali neslinden gelir. Bir çok lâkabı vardır. Ona Afrika bedevileri tarzında (yüzü örten peçe) taşıdığından dolayı (el-Bedevi) deniyordu. 626 yılına doğru onda deruni bir tahavvül vukua geldi. Yedi kıraat üzere Kur'an okudu ve Şafii fıkhı tahsil eyledi. Kendisini ibadete vakfeyledi ve kendisine yapılan izdivaç teklifini reddeyledi. Berlindeki bir yazmada bu hususta şunlar yazılıdır: "Cennet hurilerinden başka hiçbir kadın ile evlenmemeğe ahdettim." Kerametler ve harikalar göstermiştir. Geceleri Kur'an okumak âdeti idi. Aktab-ı Erbaa'dandır. (R.A.)
AHMED-İ FÂRUKÎ
(Hi. 971-1034) (İmam-ı Rabbanî) Hz. Ömer (R.A.) ahfadından olduğundan Fârukî denilmiştir. Kendisi demiştir ki: "Hakaik-i imaniyeden bir mes'elenin inkişafını, binler ezvak ve mevâcid ve kerâmata tercih ederim." Hem demiş ki: "Bütün tarikatların nokta-i müntehası hakaik-i imâniyenin vuzuh ve inkişâfıdır." Bu zatın büyük ve çok kerametleri görülmüş ve müceddidiyet vazifesini bihakkın ifâ etmiştir. Nakşi tarikatının kahramanı ve bir güneşi hükmünde olduğu Risale-i Nur'dan "Mektubat" isimli eserde mezkurdur. (R.A.) (Bak: Müceddid)
AHMED-İ MUHTAR
Hz. Muhammed (A.S.M.) Efendimiz.
AHMED-İ RÜFÂÎ
(Hi: 512-578) Büyük bir veliyullahtır. Pek çok kerametleri görülmüştür. İmam-ı Musa Kâzım Hazretlerinin evlâtlarından olup, dine büyük hizmetler etmiştir. (R.A.)
Çok iyi hesab edilmiş, münâsib. * Çok fazla cimri, hasis. * Miskin. * Saçının rengi kırmızıya yakın. *Tüyünün rengi boz renk olan kızıl deve.
AHSEF
Kara ile ak, alaca.
AHSEM
Geniş yüzlü kılıç. * Arslan. * Enli, yassı ve yayvan burun. * Enli, yassı ve yayvan burunlu adam.
AHSEN
En güzel. Çok güzel.
AHSEN-İ TAKVİM
En güzel kıvama koyma. * Cenab-ı Hakkın her şeyi kendisine lâyık en güzel kıvam, sıfat ve surette yaratması. İnsanın en yüksek ve câmi isti'dâd ve kabiliyetlerde ve en güzel surette yaratıldığı.(Envâ'-ı zihayat içinde en ziyade rızkın envâına muhtaç, insandır. Cenab-ı Hak insanı bütün Esmâsına câmi' bir âyine ve bütün rahmetinin hazinelerinin müddeharâtını tartacak, tanıyacak cihâzata mâlik bir mu'cize-i Kudret ve bütün Esmâsının cilvelerinin vaziyetlerinin inceliklerini mizana çekecek âletleri hâvi bir halife-i Arz suretinde halk etmiştir. Onun için hadsiz bir ihtiyaç verip, maddi ve mânevi rızkın hadsiz envâına muhtaç etmiştir. İnsanı, bu câmiiyete göre en âlâ bir mevki olan ahsen-i takvime çıkarmak vâsıtası, şükürdür. Şükür olmazsa, esfel-i sâfiline düşer; bir zulm-ü azimi irtikâb eder. M.)
AHSEN-ÜL GAYÂT
Gayelerin en güzeli, en iyisi.
AHSEN-ÜL HÂLIKÎN
Hâlıkıyyet mertebelerinin en güzel ve en münteha mertebesinde olan bir Hâlık-ı Zülcelal. Her şeyi herşeyle münasebetine lâyık bir tarzda güzel yaratan Hâlık. (C.C.)
AHSEN-ÜL KASAS
İbret verici vakıaların en güzel şekilde nakledilişi. Kıssaların en güzeli. * Sure-i Yusuf (A.S.).